T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ANA BİLİM DALI İBN ARABİ’DE VARLIĞIN BİRLİĞİ (VAHDET-İ VÜCUT) FELSEFESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Ahmet Tunç Demirtaş Tez Danışmanı Prof. Dr. Sabri BÜYÜKDÜVENCİ Ankara – 2004 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ANA BİLİM DALI İBN ARABİ’DE VARLIĞIN BİRLİĞİ (VAHDET-İ VÜCUT) FELSEFESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Tez Danışmanı : Prof. Dr. Sabri BÜYÜKDÜVENCİ Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası ………………………………………….. …………………… ………………………………………….. …………………… ………………………………………….. …………………… ………………………………………….. …………………… Tez Sınavı Tarihi: …………………………………….. 2 İÇİNDEKİLER Giriş……………………………………………………………………….5 BÖLÜM I. İbn Arabi’nin Kaynakları, Kendi Sisteminin İslam Temelli Vahdet-i Vücut ve İslam Dışı Panteizm Sistemleri Arasındaki Yeri……………………….………………………………….9 BÖLÜM II. Varlık ve Tanrı Arasındaki Genel İlişki ………………….20 1. Varlığın Kendisi Olarak Tanrı………………………………24 2. Aşkın ve İçkin Tanrı………………………………………….30 2.1 Aşkın Tanrı ve Tanrı’nın Benzemezliği (Tenzih)……….….31 2.2 İçkin Tanrı ve Tanrı’nın Benzerliği (Teşbih) ………………37 BÖLÜM III. Varoluştaki Tanrısal Hayat……………………………….42 1. Tanrısal İsimler ve Bunların Fenomenler Dünyası ile Özsel İlişkisi ….. ………………………………..44 2. Varlık veya Tanrısal Bulunuşun Evreleri …..………….……54 3. Sabit Arketipler (A’yan es-Sabite) ……………………..……58 BÖLÜM IV. Yaratılış ve İnsanın Varoluşu …………………………….67 1.Yaratan ve Yaratılan Arasındaki Karşılıklı İlişki…….………67 2. Sonsuz Yaratılış ………………..………………………….…..69 3. İnsanın Varoluşu ………………………………………….…..72 3.1 Varoluş ve Aşk.…………………………………………….83 3.2 Dinlerin Birliği .…………………………………………….88 3.3 İyilik ve Kötülük Sorunu …………………………..……….93 Sonuç………………………………………………………………………..98 Kaynakça………………………………………………………………..…101 Özet………………………………………………………………………...104 Summary…………………………………………………………………..105 3 4 GİRİŞ Roma, Eski Yunan, Hint ve Çin kaynaklı mistik odaklı ‘varlığın birliği’ öğretileri göz önüne alındığında, özellikle İbn Arabi’nin çok şey borçlu olduğu Plotinus ve Yeni Platonculuğun etkisi hesaba katıldığında, İbn Arabi ne yeni bir felsefenin kurucusudur, ne de Tanrı’nın aşkın birliği ve kozmostaki içkinliği, yetkin insan, sabit arketipler gibi konuları ilk ele alan kişidir. İbn Arabi’nin orijinalliği, çoğu zaman çatışma içinde olduğu İslam geleneği içinde, bu kadar ‘hassas’ bir konuda, bu kadar fazla yazıp İslam için son derece yeni ve aykırı sayılabilecek düşüncelere imza atan ilk entelektüellerden biri oluşudur. Kendisi bunu hiç söylememiş olsa ve son döneme kadar ona hiç bu gözle bakılmamış olsa da, İbn Arabi kuşkusuz bir entelektüel ve felsefeci idi. Onun felsefeyi gerçeğe götüren bir yol olarak görmemesi, sahip olduğu sıra dışı düşünüş tarzını görmezden gelerek İbn Arabi’yi klasik bir İslam düşünürü portresine sokulmasına yol açmamalıdır. İbn Arabi’nin cömert düşünüş tarzı o kadar ileri gitmiştir ki, felsefesinde en ince bir ayrıntıyı bile atlamadan yazmış ve araştırmacısı için düşüncesi hakkında eksiksiz bir kaynak olabilecek devasa bir külliyat bırakmıştır.1 İbn Arabi için ‘varlığın birliği’, yani genel kullanımıyla ‘vahdet-i vücut’ felsefesi, sıradan bir ontoloji değil, onun bütün felsefesinin her bir parçasına uyan ve aslında her bir parçanın ona göre şekillendiği bir genel düşünüş tarzı ve şablonudur. Bu yüzden İbn Arabi’de ‘varlığın birliğini’ ya da teolojisini incelemek, onun epistemolojisini, etiğini ve estetiğini de incelemek demektir. Sisteminin herhangi bir bölümünde geçerli olan bir parça, ancak sistemin bütün bölümlerinde de geçerli olduğu sürece anlamlıdır. Ancak, tüm bu bütüncüllüğüne rağmen, İbn Arabi’yi okuyan herkes, onun felsefesine yayılan bir 1 Ne var ki, İbn Arabi’nin zor düşünce tarzı yazılarına da yansımıştır ve onun felsefesini ayrıntılı olarak ele alan en büyük yazması olan Fütuhat el-Mekkiyye , birkaç parça çevirisini saymazsak, henüz bütünüyle Arapça dışındaki bir dile çevrilebilmiş değildir. 5 çelişki, çift anlamlılık ve çıkmazla karşı karşıya kalabilir. Aslında İbn Arabi de okuyucusunun bu duruma düşmesini istemektedir ve düşüncesini, büyük ölçüde kendi isteğiyle ve biraz da düşünüş tarzının düzensiz oluşundan dolayı, çelişkilerle ve anlamsızlıklarla süslemiştir. Onda dinle sürekli bağlantılı kalma ve her zaman dinden bir referans bulma çabası görülse de, aslında Affifi’nin dediği gibi İbn Arabi, düşüncelerini İslam maskesi altında başarılı bir şekilde vermektedir.2 Bu durumun doğal bir sonucu olarak, sıradan okuyucu için olmasa da, İbn Arabi’yi akademik olarak çalışmak isteyenlerin karşılaşacağı en büyük zorluk derlemedir. Her ne kadar vahdet-i vücudu sistemleştirmiş olsa da, onun yaptığı kendinden önceki dağınık düşünceleri sistematik bir düşünüş yoluna sokmaktır, yoksa kendi düşüncesi kitaplarında sistemli bir şekilde bulunmaz. Çünkü İbn Arabi düzenli yazan bir yazar değildir. Düşüncesinin ana odağı olan vahdet-i vücut, en büyük ve diğerlerine göre daha sistemli yazılmış yapıtı olan Futuhat el-Mekkiyye’nin içine serpiştirilmiş durumdadır. Kavramların dağınıklığını konuların dağınıklığı pekiştirir. Fusus el-Hikem’de, peygamberlere yönelik sıra dışı anektotların anlatıldığı pasajların arasında varlığın birliği öğretisi işlenir. Bunun asıl nedeni, her ne kadar Fusus’un ilk bunun aksini belirtiyor gibi gözükse de3, İbn Arabi’nin insanlara mistik bilgi aktarım kaygısı içinde bulunmayışıdır. Onun anlatımı, en ussal platformda olsa bile, içindeki dinsel ve ontolojik coşkunluğun dışavurumudur. İbn Arabi’de Spinoza’nın rasyonelliği Hallac’ın dinsel coşkusu ile birleşir. Bunun ötesinde, İbn Arabi’nin muhatabı her zaman kendisi olmuştur. Bu yüzden Kaşani, Abdullah Cami ve son dönemde Ebu’l Ala Affifi ve Toshihiko İzutsu gibi İbn Arabi’yi en sistematik ve derlemeci inceleyen yazarlar bile, konuyu birbirlerinden farklı 2 E.A. Affifi, Muhyiddin İbn Arabi’nin Tasavvuf Felsefesi, s.7 3 İbn Arabi, Fusus el Hikem. s. 47, (Bu kitaba ait referanslarda bundan sonra FH kısaltması kullanılacaktır.) 6 ele almış ve kavramsal platformlarını farklı sistemleştirmişlerdir. Ancak vahdet-i vücut düşüncesinin hepsinde odak noktada bulunduğu açıktır. Bu çalışmada hiç şüphesiz karşılaştığım en büyük sorunlardan birisi bu tür bir derleme sorunu oldu. İkinci en büyük sorun ise, İbn Arabi’nin kendi terminolojisi için adeta bir tarla olarak kullandığı Arapça’yı, en azından sözlükle İbn Arabi okuyabilecek kadar geliştirmekti. Hiç şüphesiz şu ana kadar kimse İbn Arabi’nin ‘gizemli’ dilini çözebildiğini iddia edememiştir. Son dönem İbn Arabi uzmanlarından ve kendisi de bir Arap olan Prof. Affifi bile, Fusus’u defalarca okuduğu ve literal olarak anladığı halde, İbn Arabi’nin çoğu yerde ne demek istediğini kavrayamadığını itiraf eder.4 Ancak İbn Arabi okumak için ikincil kaynak en azından son dönemlerde oldukça fazlalaşmıştır ve bunlar okuyucu için kılavuz olabilirler. Yine de, ikincil kaynakların yetersizliğini göz önüne alınarak, çalışmamı doğrudan İbn Arabi’nin felsefesinin bir özeti sayılabilen “Fusus el-Hikem”, Mısır’dan uzun uğraşlar sonucu getirtebildiğim ve Fusus el-Hikem’in uzun bir açıklaması niteliğindeki “Fütuhat el-Mekkiyye” ve İbn Arabi’nin farklı konular üzerindeki yazılarının toplandığı “Resail İbn Arabi” kitapları üzerine temellendirmeye çalıştım. Sistemli bir incelemenin zorluğunu dikkate alarak, çalışmanın belki de ancak sonunda bütün hakkında bir fikir oluşması ümidiyle, İbn Arabi’nin vahdet-i vücut felsefesini şekillendiren ana başlıklar üzerinden giderek alt konuları bu başlıkların içinde ele alacağım. Bu konu ve konuların temel kavramlarının her birisi diğerleri ile bağlantılıdır ve aslında tüm kavramlar birden anlaşılmadan, özel olarak her bir parçanın anlaşılması beklenmemelidir. 4 İbn Arabi, FH (girişteki Affifi’nin önsözü), s.4 7 İbn Arabi’nin varlık felsefesi konusunda erişebildiğim en kapsamlı tez çalışması M.Erol Kılıç tarafından 1995 yılında verilmiş “Muhyiddin İbn Arabi’de varlık ve mertebeleri (vücud ve meratib el-vücud)”5 başlıklı doktora tezidir. Bunun dışında Sebahattin Çevirbaş tarafından 1994 yılında verilen “Platon ve Muhyiddin İbn Arabi’nin varlık anlayışlarının karşılaştırılması” başlıklı yüksek lisans tezi6, Cağfer Karadaş tarafından 1996 yılında verilen “Muhyiddin İbn Arabi’nin itikadi görüşleri (ilahiyat konuları) başlıklı doktora tezi7, Kazım Yıldırım tarafından 1989 yılında verilen “Muhyiddin İbn Arabi ve sistemi (Gazali-Sühreverdi-Konevi-Mevlana ile mukayeseler) başlıklı doktora tezi8, Fatih Özgökmen tarafından 2002 yılında verilen “İbn Arabi’de dini tecrübe” başlıklı yüksek lisans tezi9, Emin Çelebi tarafından 2001 yılında verilen “İbn Arabi’nin Vahdet-i Vücut öğretisinde bilginin yeri” başlıklı yüksek lisans tezi10 ve Seyfullah Sevim tarafından 1995 yılında verilen “İbn Arabi’nin tasavvufi düşüncesinde marifet problemi” başlıklı doktora tezi11, konuyla ilgili ulaşabildiğim diğer tezler arasında yer almaktadır. Görülebileceği gibi sayılan tezler ve genel olarak bu konuda yapılan çalışmalar, İbn Arabi’nin varlık felsefesinin bir yönünü ele almakta ve o yönün İbn Arabi’nin vahdet-i vücut sistemi içindeki yerini konumlandırmaktadır. Bu çalışmada hedefim, İbn Arabi’nin vahdet-i vücut sisteminin genel bir incelemesini vererek bu sistemin parçalarının birbiri ve sistemin bütünü ile ilişkisini ortaya koymaktır. 5 Mahmut Erol Kılıç, Muhyiddin İbn Arabi’de Varlık ve Mertebeleri. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995. 263 sayfa. YÖK Tez No: 42349 6 Sebahattin Çevirbaş “Platon ve Muhyiddin İbn Arabi’nin varlık anlayışlarının karşılaştırılması” Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü, 1994. 123 sayfa, YÖK Tez No: 31734 7 Cağfer Karadaş, “Muhyiddin İbn Arabi’nin itikadi görüşleri (ilahiyat konuları), Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996. 154 sayfa, YÖK Tez No: 53692 8 Kazım Yıldırım “Muhyiddin İbn Arabi ve sistemi (Gazali-Sühreverdi-Konevi-Mevlana ile mukayeseler) Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,1989. 0176 sayfai YÖK Tez No: 7008 9 Fatih Özgökmen “İbn Arabi’de dini tecrübe” Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü, 2002, 167 sayfa, YÖK Tez No: 125120 10 Emin Çelebi “İbn Arabi’nin Vahdet-i Vücut öğretisinde bilginin yeri” Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001, 74 sayfa, YÖK Tez No: 110702 11 Seyfullah Sevim “İbn Arabi’nin tasavvufi düşüncesinde marifet problemi” Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995, 164 sayfa, YÖK Tez No: 42766 8 BÖLÜM I IBN ARABİ’NİN KAYNAKLARI, KENDİ SİSTEMİNİN İSLAM TEMELLİ VAHDET-İ VÜCUT VE İSLAM DIŞI PANTEİZM SİSTEMLERİ ARASINDAKİ YERİ İbn Arabi kuşkusuz kendine kadar olgunluk devresine gelecek düzeyde evrimleşmiş ve İslam’ın dinsel normları ve biçimsel yapısının çok ötesinde çeşitlilik kazanmış bir bilgi ve felsefe birikimi içinde yetişmişti ve kendi vahdet-i vücut sisteminin ana kavramları halihazırda entelektüel düzeyde ve halk bazında şekillenmiş durumda idi. Zaten İbn Arabi’nin sistemi bütünüyle eklektiktir. Bunun ötesinde yazılarından anlaşıldığı üzere İbn Arabi muazzam hafızası ve geniş bilgisi olan bir yazar ve gezer olarak, İslam ve İslam dışı ayrımı yapmaksızın kendi monist vahdet-i vücut sistemini her anlamda destekleyecek bütün kaynakları kullanmıştır. Kaynaklar arasında hiçbir tercih yapmaz. Ancak kendi genel sistemi ile ilişkisi olduğunu düşündüğü her şeyi onlar arasından seçer. Bu kaynakların temelinde, yüksek bir otorite olarak kabul edilen Gazali’nin korkutucu bir din dışılığa sapmakla itham ettiği ‘kelamcılar’ da dahil olmak üzere, tüm İslam entelektüellerinin ana kaynağını teşkil eden kutsal metinler, daha belirleyici bir ifade ile Kuran ve Peygamber sözleri yer alır. Doğruluğu üzerinde tartışmanın bile yapılmadığı mutlak kutsal dogma ve prensiplerden yola çıkarak, tamamen otantik ve, yerine göre, genel olarak kullanılan anlamıyla ‘din dışı’ kabul edilebilecek sonuçlara varması her zaman tartışılagelmiş olsa bile, İbn Arabi’nin düşüncesinin her parçası için Kur’an ve hadisten kanıt ve destek bulma çabası içinde olduğu açıktır. R.A. Nicholson 9 İbn Arabi’nin bu durumunu haklı olarak şu sözlerle tasvir etmektedir: “İbn Arabi çoğunlukla bir Kuran metnini alır, Philo ve Origenes üzerinde çalışanların pek iyi bildikleri bir tarzda ondan kendi görüşünü çıkarır”12. Afifi, İbn Arabi’nin dili ve grameri bozma pahasına da olsa, Kuran’ı (ve hadisleri de) kendi vahdeti vücut görüşüne uyacak şekilde yorumlamakta olduğunu, Kuran’ın bazen Yeni Platoncu bir sistem haline girdiğini, bazen de bir başka felsefe türüne büründüğünü ve bu yüzden genellikle anladığımız şekilde Kuran’ı bulmamızın güç olduğunu söyler13. Bu çabanın temelinde çoğu Müslüman olan ve dolayısıyla kutsal konusunda akıllarında oluşmuş olan resmin yıkılmasına pek de tahammülleri bulunmayan okuyucularına onların her an güvence altında olduklarını hissettirmek gibi bir amacı olduğu iddia edilebilir. Ancak şurası kuşkusuz ki İbn Arabi’nin felsefesinin temel kavramları bu kaynaklardan alınmış ve bu kaynaklar vahdet-i vücut düşüncesi için başarılı bir destek ve kanıt işlevi görmüştür.14 Ne var ki İbn Arabi’nin özellikle Kuran referansları haklı olarak her zaman “oldukça açık olan birincil anlamın gerisinde saklı olduğu iddia edilen ikincil anlamı” arama çabası olarak şiddetle eleştirilmiştir. Hatta İbn Arabi’nin en çok maruz kaldığı eleştirilerden biri, onun, dinin biçimsel ifade ve emirlerinin gerisinde bir içsel anlam ve yaşam tarzı olduğu, ve bunun yerine göre görünüşteki anlam ve ifadeden daha öte olduğu iddiasına sahip olan ‘Batınilerden’ biri olduğu suçlamasıdır. Bu ‘Kuranın anlamlarını saptırma’ (tahrif ma’ani el-Kur’an) suçlaması, İbn Arabi karşıtı polemiğin fiili kurucusu olan İbn Teymiyye’de zirveye ulaşır. Elimizde bunun aksini çürütecek fazla bir kanıt olduğunu söylemek de zordur, zira özellikle Füsus el-Hikem’in temel dinsel kişi, kavram ve olayları yorumlayış tarzına bakılırsa İbn Arabi bu konuda karşıtlarına yeterince malzeme vermiştir. Ancak bu Kuran ve hadisin İbn Arabi’nin temel kaynakları olduğu ve İbn Arabi’nin bu iki kaynakta 12 R.A. Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, s.149 13 E.A.Affifi, a.g.e , s.186 14 İbn Arabi ve Kuran arasındaki ilişki, Prof. Chodkiewicz tarafından “An ocean without shore: Ibn Arabi, the Book and the Law” kitabında incelenmiştir. 10
Description: