ebook img

PDF görüntüle PDF

62 Pages·2011·3.25 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview PDF görüntüle

L I Y . 0 1 1998-2008 GALERİ APEL 1 0 th Y E A R Galeri Apel’in 10. yılı için yayınlanmıştır. Published on the occasion of Gallery Apel’s 10th year. İstanbul, 2008 Yayına hazırlayanlar : Edited by : Aydan Baktır Evren Kıvançer Canan Pak Emre Senan Nuran Terzioğlu Tasarım ve uygulama : Designed by : Emre Senan Baskı ve cilt : Printed and bound by : Mas Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Hamidiye Mahallesi Soğuksu Caddesi No.3 Kağıthane / İstanbul T: 090 212 294 10 00 ISBN No: 978-975-92648-7-1 Çeviriler: Translations : Giriş / Introduction : Fred Stark Sanatın Büyüsüne Apel / An Appeal to the Mystery of Art : Robert Bragner Galeri Apel 10. yıl sergileri, Galeri Apel’de, Tütün Deposu’nda ve Fransız Kültür Merkezi’nde, 11 Eylül – 11 Ekim arasında ‘Benim Adım Apel’ başlığı ile yer aldı. Gallery Apel’s 10th year was celebrated with ‘My name is Apel / Je m’appelle Apel’ exhibitions which were held at Gallery Apel, the French Cultural Institute and the Tobacco Warehouse, between 11 September – 11 October. GALERİ APEL 10.YIL 10th YEAR Galeri Apel, adını ilk iki katında yer aldığı yüzkırk yıllık merkezin sergi salonlarını önerdiler. Bu değerli teklifleri başka Apelyan Apartmanı’na borçlu. On yıl boyunca çizgisini adının cömertlikler, özveriler izledi. Sergi kataloğu bir armağan kitaba çağrıştırdığı yönde geliştirdi. “damak”, “sokak”, “hasat”, dönüştü: Canan Pak, Apel’in 10. yıl etkinlikleri çerçevesinde galeri “komşu”, “düğün-dernek” ve “çarşı-pazar” gibi günlük mekanında açacağı “Kendini Bana Göster” başlıklı sergisinin hayattan seçilen konularla günümüz sanatını yaşamın bir yanı sıra bir de uzun salonda sunulmak üzere “Je m’appelle Apel” parçası yapmaya çalıştı. Giderek genişleyen bir sanatsever diye tanımladığı bir foto-kolaj düzenlemesi hazırladı. Mesleğe halkasının yanısıra, çevresinin ve mahallesinin çocuklarının başladığım ilk günlerden bu yana her zaman bana destek da uğrak yeri oldu. Bu arada, Galeri Apel, başka kıtalardan, olan kardeşim Aydan Baktır,“canan”ın2 bu görsel çalışmasının şehirlerden, mahallerden çağrılar aldı ve uzak diyarlarda da nasıl değerlendirilebileceğinin araştırmasına girmişken çözüm sergiler düzenledi. 10. yıl kataloğunun tasarımını üstlenen Emre Senan’dan geldi: Hasan Bülent Kahraman’ın kaleme aldığı temel metnin yanı sıra, Galeri’nin onuncu yılını kutlamak amacıyla düzenlenen sergiye katalogda, 10 yılı yansıtan bir de görsel makaleye yer verilecekti. “Benim Adım Apel” demeye karar verdim. “Je m’appelle Apel” Bu arada sanatçımız Emre Senan’ın tatilini katalog çalışmasıyla cümlesinden mi yoksa “Benim Adım Kırmızı”dan mı daha çok değerlendirdiği anlaşıldı. Bu kataloğun gerçekleşmesine bir esinlendim bilemiyorum. Ama, “Her kitap ilkin adıyla bir diğer emek ve gönül veren de başına geleceklerin hesabını çağrışım yapar” der Murathan Mungan. Umarım “Benim Adım yapmadan çalışan değerli asistanım Evren Kıvançer’di şüphesiz. Apel” de geçen on yılı çağrıştırır. Sevgili arkadaşım Zehra Öner değil on, yirmi yıllık desteğini yine sürdürdü. Aramıza yeni katılan Derya Aydoğdu, Şahin Girgin Ad vermeye meraklı bir kişi olarak tematik sergilerde çok gibi daha birçok kişinin emeğinden de söz etmek isterim. önceden vaftiz analığı yaparım, ve hatta eşim Tosun bir keresinde şöyle bir soru sordu, “Sanatçının kulağına üç kez Ve Hasan Bülent Kahraman, 1984 yılında Tanbay’da tanıdığım fısıldadın mı?”1. Her ne kadar işlerini yakından biliyor olsam kitap kurdu delikanlı. Onlarca kitap, yüzlerce makalenin da, her seferinde, sanatçıların yaratıcılıkları beni yeniden yazarı... Beni çok eskiden tanıyan bir dost olarak yazdığı yazıyı heyecanlandırır. Nihayet, hayranlık ve hayretle karşıladığım okuduktan hemen sonra ona tek kelimeyle teşekkür etmeye özgün işleri de bir bütün halinde düzenlemek bana düşer. çalıştım:“Keşke!”... Galeri Apel’de yer alan sergiler her zaman da tematik İyi ki varsınız! değildir. Kişisel sergilerin adı bazı şaman kültürlerindeki Ailem, sanatçılar, dostlar ve herkes gibi kendiliğinden ortaya çıkar. Sanatçı kendi hedefini kendi Hepinize sonsuz teşekkürlerimle. belirler. Üretimleriyle 1998’den bu yana galerinin yanında olan Nuran Terzioğlu kırksekiz sanatçının katkıda bulunduğu bu kapsamlı serginin NURAN TERZİOĞLU galeri dışında daha geniş alanlara yayılması kaçınılmazdı. Sivil toplum ve sanat meseni Osman Kavala, Tophane’deki 9. Uluslararası İstanbul Bienali’nde de kullanılan “Tütün 1 Deposu”nun ilk iki katını, İstanbul’lu sanatseverlerin yakından Bir Anadolu geleneği 2 tanıdığı Fransız Kültür Merkezi direktörü M. Arnaud Littardi ise Gönülden sevilen. TDK Sözlüğü Gallery Apel owes its name to the Apelyan Apartments, a offers were followed by other generosity and sacrifice. And the 140-year-old building of which the gallery occupies the exhibition catalogue turned into a book of gifts. In addition to first two floors. The word “apel” calls to mind “appeal” and the exhibition, entitled “Reveal Yourself to me” which she will “invitation,” with connotations of hospitality, and for ten hold in the gallery in the context of Apel’s 10th year events, years the gallery has developed its policies in the sense which Canan Pak has also worked up a photo-collage arrangement to this name implies, striving to make present-day art a part of be displayed in the long hall and which she dubs “Je m’appelle life with topics selected from everyday living, topics such as Apel.” Since I first started in this profession my sister Aydan “palate,” “the street,” “harvest,” “neighbors,” “weddings and Baktır has backed me at every turn, and she set about to find the celebrations” and “shop’n bazaar.” In addition to a steadily best way we might get full value out of Canan’s2 visual effort. growing circle of artlovers, it has also become the haunt of The answer came from Emre Senan, who has undertaken the nearby folk and the neighborhood children. Meanwhile Gallery design of the 10th year catalogue: Apart from the main text by Apel has received invitations from other continents, cities and Hasan Bülent Kahraman, the catalogue would include a visual districts, holding exhibitions not only in its own precincts but article reflecting our past decade. In the event we realized that also in distant lands. Emre had used his holiday to work on the catalogue. Another person who, with no thought for the consequences to herself, I have decided to name the exhibition celebrating the Gallery’s contributed her labor and love to see that the catologue was tenth year “My Name Is Apel.” I don’t know whether I was not stillborn is, without a doubt, my esteemed assistant Evren drawn to this more by the sentence “Je m’appelle Apel” or rather Kıvançer. And my dear friend Zehra Öner continued to give her by the title of the book, “My Name Is Red.” But as Murathan support, which has been unstinting for ten, nay twenty years. Mungan says, “Every book first calls up an association with its I would like to mention the contributions of numerous others, title.” I hope “My Name Is Apel” will put one in mind of the for example Derya Aydoğdu and Şahin Girgin, both of whom ten years that have gone by. have only recently joined our midst. As someone who enjoys giving names I have long since been And then there is Hasan Bülent Kahraman, the young bookworm the godmother for exhibitions. Indeed my husband Tosun whom I met in 1984 at the Tanbay Art Gallery, the author of once asked me, “Did you whisper three times in the artist’s dozens of books and hundreds of articles. As a friend who goes ear?”1 However closely I know their works, the creativity of the way back he has written a piece which, as soon as I read it, led artists excites me once again every time. In the end I am full me to at least attempt to thank him with the single Turkish word of admiration and wonder at their original works, which it is “Keşke!” Perhaps in English one might say “If only I thought I up to me to arrange as a unified whole. was worthy of this.” Not all the exhibitions held at Gallery Apel are thematic. The titles of solo exhibitions emerge spontaneously, as in some What would this world be like without you! shamanistic cultures. The artist himself or herself sets the My family, the artists, friends and indeed everybody— target. My eternal thanks to all of you. This extensive exhibition includes the works of forty-eight artists who with their production have stood by the gallery Nuran terzioğlu since 1998, and it was inevitable that the show should find its way into areas further afield than the gallery. That patron of civil society and the arts, Osman Kavala, suggested the Tobacco Warehouse in Tophane, used for the 9th International Istanbul 1 Biennial, while the exhibition halls of the French Cultural 2 An Anatolian custom. In Turkish the word means “loved from the heart.” Center were proposed by its director M. Arnaud Littardi, a figure highly familiar to Istanbul art lovers. These valuable 1 Türkiye’nin yakın dönemindeki kültür oluşumları içinde en önemli rolü galeriler oynamıştır. Bu tek başına bir olgu değildir. Galeriler çağdaş sanatın gelişimi için birer mekandır. Dolayısıyla yakın dönemin kültürü galerilerde hayat bulmuş çağdaş sanat yapıtlarına gömülüdür. Batıda modernleşmenin kurumlarından birisi olan sanat galerileri Türkiye’de modernite aşılırken ortaya çıkmıştır ve bu niteliğiyle sadece kültürün oluşumuna değil egemen kültürel kodlarının çözümlenişine ve çözülüşüne de zemin ve olanak hazırlamış, tanıklık etmiştir. Gerçekten de çok uzun dönemler boyunca neredeyse tek tip bir kültürün egemen hale getirilmesi için kullanılmış müze-devlet galerisi mantığından yeni, eleştirel, sorgulamaya dayanan bir kültürel söyleme yönelmişse SANATIN BÜYÜSÜNE APEL toplum, çağdaş sanat-galeri ilişkisinin bu yeni kurgu içindeki payı küçümsenemez. Bu bakımdan galerileri aynı zamanda sivil toplumun birer uzantısı hatta aracısı saymak gerekir. 1980’lerin ortasından başlayarak gelişen ve çağdaş sanata yönelen galeriler güçlerini nereden alıyordu? Henüz yeterli ve destekleyici bir piyasa doğurmamış, modası geçmiş bir uygulama olmakla birlikte mesenlik geleneğinden hemen hemen hiç pay almamış, çağdaş sanatın kendisine bir ses ve alan bulmasının aynı zamanda toplumsal bir zorunluluk olduğu bilincine erişip onu desteklemek için davranan bir işadamı tipi ve kültürü kazanmamış bir toplumda bu daha da önemli bir sorudur. Buna şunu eklemek de mümkün: çağdaş sanat modern sanatın bittiği, en azından dönüştüğü noktada doğar. 1 In the course of contemporary cultural developments in Turkey, the most important of roles have been played by galleries. This fact is by no means an isolated one. Every gallery has served as a context for the development of contemporary art and for that reason the culture of our recent past is immersed in works of contemporary art that came to life in galleries. In the West, art galleries are one of the institutions of modernization; here in Turkey, they appeared as modernity took root and by virtue of this they provided the foundations and opportunities for deciphering and resolving not just cultural formations but dominant cultural codes as well. Indeed if there was any movement at all away from the museum/state gallery logic that had so long been employed to render an all but monolithic culture dominant in favor of a new and critical cultural discourse that was based on interrogation, the role of the relationship between social contemporary art and galleries in this AN APPEAL TO THE MYSTERY OF ART new development is not to be belittled. In that respect, one must also HASAN BÜLENT KAHRAMAN consider every gallery an extension–indeed an intermediary–of civil society. Whence did the galleries which began developing and turning their attentions to contemporary art around the middle of the 1980s derive their strength? For a society which had yet to give birth to a market that was either adequate or supportive, which had scarcely ever enjoyed the benefits of artistic patronage (however ancient an institution that may be), and which was lacking in wealthy individuals whose senses 011 Modern sanatın içine kapalı, biçimsel sorunsallarla ilgilenen, hiç değilse heyecandan uzak ve her şeyi tedirginlikle ve temkinle toplumsal göndermelerden ya bütünüyle uzak ya da onları çok gizli karşılayan tavrına karşı bir başkaldırıdır öne çıkan. Buna mukabil biçimde duyumsatan tavrından sonra çağdaş sanat gündelik hayatın, İstanbul gene 1980’lerin ortasından başlayarak her geçen gün biraz siyasal olanın öne çıktığı noktada ‘tavır almayı’ kendisine varlık daha uluslar arası bir nitelik kazanmaktadır. Ne var ki, bu özelliğine nedeni edinerek meydana geliyordu. Çağdaş sanat bu niteliğiyle rağmen İstanbul da sorgulanmaktan kendisini kurtaramaz. Her kesinkes politik bir sanattı. Modernitenin tek tipçi ve homojen şeyden önce İstanbul nedir sorusuna cevap aranır. Gerçekten de bu toplumsal anlayışına, egemen, kalıplaşmış söylemlerine doğrudan bir şehir bütün o Doğu Roma, Bizans, Osmanlı geçmişiyle ve onun ürettiği darbeydi. 1980’lerin ortasından itibaren biçimlenen kimlik, mekan, heterojen-melez dokularla başka bir anlam ifade etmekte, 1990’larda beden, bellek, aidiyet, cinsellik, cinsiyet politikaları açıldıkça çağdaş başlayan yeni dünya düzeninin bir başka adı olan küreselleşmeyle sanatın söyleyecek sözü çoğalıyor, alanı genişliyordu. Modernleşmenin başka bir anlam kazanmaktadır. Gene de İstanbul’un dünyanın- önerilmiş ve kurgulanmış toplumsallığına gömülü sanatından Batının taşrası olup olmadığı sorulmaktadır. toplumsal olanı kurgulayan bir sanatsal anlayışa geçilmişti. Muhalif, çatışmacı, uzlaşmayan bir sanatsal anlayış ve söylemiydi hakim Aradan geçen zaman bu soruyu kendiliğinden yanıtlar. Çünkü olan. dönemin getirdiği ekonomik ve kültürel olanaklarla İstanbul başlı başına bir merkez niteliğine bürünmüştür. Çağdaş sanat alanında Türkiye’de tarihi henüz yazılmamış olan çağdaş sanat mekanlarının ve kendisini gösteren gelişmeler bu yargının kanıtıdır. İstanbul artık onlarla iç içe olan kayyumların (küratör) ana işlevi budur: egemen ve dünyanın en önemli bienallerinden birisinin ev sahibidir. Kültür genel geçer olana karşı gerektiğinde uçuculuğunu (ephemerality) da dediğimiz soyut ve geniş kavram bir ölçüde de İstanbul’da onun bütün göze alarak muhalif bir ses çıkarmak, yeni bir şey söylemek ama bunu çatışmalara açık melez dokusunda üretilmekte ve somutlaşmaktadır. gündelik, politik, insani ve bireysel olanın içinden yapmak. 1980’lerin Bu kaçınılmazdır. Çünkü Kürt kimliğinin ve gerçeğinin tartışıldığı bir ortasında başlayan bu yaklaşım ve yeni model İstanbul ve Ankara gibi Türkiye’de İstanbul’un en büyük Kürt nüfusuna sahip kent olduğu kentlerde farklı anlamlar taşır. gerçeği bile onun niçin görmezden gelinmeyecek bir kültür üretim merkezi olduğunu ortaya koymaktadır. İslamın tartışıldığı bir dünyada Ankara’da yerleşik siyasal ve kültürel yapının kalbi ve merkezi olan bu ise çok yakın bir tarihe kadar halifeliğin başkenti olmuş bir şehirdir şehirde en geniş anlamda taşranın katı ve koyu muhafazakarlığına, İstanbul. Cinsellik politikaları söz konusuysa kentin ana arterlerinden of business and culture were sufficient to realize that contemporary curators who are so intimately associated with them has yet to be art was not just a social responsibility but also a way to gain social written, their primary functions are well established: to oppose that recognition and status for themselves, this was a much more important which is dominant and conventional (even at the risk of ephemerality question. To this point we may also add another: contemporary art when that is warranted) and to say something new but to say it in the was born where modern art ended–or at least underwent mutation. context of that which is current, political, human, and individual. This approach and new model, which got their start around the mid- In the wake of modern art’s introverted interest in formal problematics 80s, were fraught with quite different meanings in two different and its attitude of remaining totally aloof from social references or cities: İstanbul and Ankara. else of making only the most arcane allusions to them, contemporary art appeared at the point where everyday life and that which is In Ankara, a city that was both the heart and the center of an political were in the fore and it made “taking a stance” the very entrenched political and cultural structure, what emerged to the reason for its existence. This attribute of contemporary art made it fore was a rebellion in the broadest sense against the adamant an utterly political art. It was a blow leveled directly against the and narrow-minded conservatism of “the boonies”–or, at the very monolithic, homogeneous social attitudes of modernism and against least–against attitudes which were devoid of excitement and which its dominant, stereotyped discourses. The more that issues related regarded everything with uneasiness and caution. In İstanbul to identity, setting, body, memory, membership, sexuality, and sex by contrast the approach, which also began in the mid-80s, was opened up from the mid-1980s onward, the more contemporary art somewhat more international and it became even more so as time found that it had things to say as well as the spaces in which to say passed. That said of course, İstanbul never managed to completely them. Modernism’s art which was embedded in a ready-made and free itself of its self-interrogation. First and foremost was the search fictionalized sociality was eschewed in favor of an artistic approach for answers to the question of just what “İstanbul” was. Indeed with which created that which was social. What dominated now was an all of its Eastern Roman, Byzantine, and Ottoman past and with all of artistic approach and discourse that was contrarian, confrontational, the heterogeneous-syncretistic textures produced by that past, this and irreconcilable. city suggested quite different meanings and it duly acquired them with the globalization movement (AKA “New World Order”) of the While the history of contemporary art venues in Turkey and of the 1990s. Similarly the question had to be asked if İstanbul was itself a 013 birisi olan İstiklal Caddesi’nin hemen arkasında her türden cinsel Galerinin açılışı bir rastlantı değildir. Oldukça bilinçli bir seçim ve tercihin sergilendiğine insan tanıklık edebilir. Genel anlamda kimlik karara dayalıdır. Galerinin işletmecisi Nuran Terzioğlu yukarıda politikaları tartışılacaksa bugün İstanbul’un ne ve nerede olduğunu kısaca değindiğim ve 1980’lerin ortasında dönüşmeye başlamış sanat bilmek dahi olanaksızdır. Sadece bütün Anadolu değil, göçebeliğin ortamının kurucu isimlerinden birisidir. Daha 1980’lerin başında başlıca yaşama biçimlerinden birisi haline geldiği bugün bütün dünya Ankara’da açılan ve dönemin güncel sanatının en ileri örneklerini İstanbul’da bir araya gelmiştir. Herkesin herkesle temas ettiği bir kusursuz bir sezgiyle derleyerek sergileyen Tanbay Galeri’nin yerdir İstanbul ve çağdaş sanat bu ortamda, bu zenginlik ve karmaşa yöneticisidir. Ankara’da ‘Galeriler Çağı’ diyebileceğimiz o yılların en içinde üretilmektedir. önemli galerilerinden birisidir Tanbay. Nuran Terzioğlu, İstanbul’lu geçmişinden getirdiği birikimle o tarihlerde Ankara’nın pek alışık II olmadığı bir sıklıkta ve nitelikteki sergileri art arda açar. Koleksiyoner- Galeri Apel buraya kadar resmetmeye çalıştığım kültürel zeminde eleştirmen-galeri-sanatçı dörtgeninin kurulması için çaba harcar. 1998 yılında açılır. Bu tarih çağdaş sanatın Türkiye’de bütün yerleşik Fakat bunu yaparken konformist değil tam tersine olmayan bir şeyi kalıp ve sınırları aşarak neredeyse bütün boyutlarıyla serpilip öneren bir insanın tercihi içindedir. geliştiği bir döneme denk düşer. Apel, İstanbul’un tarihsel bakımdan önemli olmuş bir semtindedir. Yakın çevresinde Osmanlı geçmişin Tanbay’ın kapanmasını izleyen dönemde Ankara’nın bir başka önemli izlerini barındıran antikacılar vardır. Osmanlı modernleşmesinin galerisi olan Urart’ı yönetmeye koyulur. Burada da dönemin en ilginç ve Cumhuriyet’e devredilecek pozitivist düşüncenin kalelerinden ve yaratıcı sergilerini hazırlar. Söz konusu sergiler önemli isimleri birisi olan Galatasaray Lisesi’yle komşudur. Biraz daha yüründüğü içerir. Fakat Nuran Terzioğlu’nun en önemli özelliği inandığı gençlere takdirde tarihin en eski uygarlık odaklarından birisi olan Ceneviz sergi yapma olanağı sunmasındadır. Ticari ilişkilerin hakim olduğu bir Galata’sına ulaşılır. Topografik olarak neredeyse ‘üstünden’ geçen dünyada bu daha başlangıçtan bir seçimi ve dolayısıyla da bir direnişi İstiklal Caddesi İstanbul’un kalbinin attığı bir merkezdir. Galerinin yansıtır. Büyük bir sevecenlikle ve kucaklamayla yer verdiği gençler bulunduğu binanın kendisi dahi çok şeyi açıklayacak mahiyettedir. daha sonra dönemin en önemli sanatçıları arasında anılacaktır. Ayrıca Sayısız öyküyü barındıran ve yoksul insanların yaşadığı binanın adı, unutmamak gerekir ki, yaklaşık bir yirmi yıl öncesinden söz ediyoruz. bütün bu tarihsel kesişmelerin bir simgesi olacak biçimde Fransızca Bugün adı bilinen ve Nuran Terzioğlu’nun sergisini açtığı çoğu isim o bir sözcüğü içerir: Apel. dönemde henüz kariyerinin başında bulunmaktaydı. O yıllarda açılan “boonies” of the West if not of the rest of the world. II It was in the cultural context that I have attempted to sketch out here As time passed, this question answered itself because the economic and that Gallery Apel opened in 1998. That year corresponds to a period cultural opportunities that were on offer invested İstanbul with the during which contemporary art had broken out of all entrenched qualities of a premier center in its own right. The ensuing developments molds and boundaries in Turkey and had revealed nearly all of its in contemporary art are proof of this judgment for İstanbul now played dimensions in the course of its development. Apel is located in a part host to one of the world’s most important biennials. The abstract and of İstanbul that is historically important. Antique dealers embodying broad concept that we call “culture” was being produced and realized the traces of the Ottoman past are to be found in the immediate to a degree as well in İstanbul and in its hybrid and potentially ill- vicinity. Its next-door neighbor is the Galatasaray Lycee, one of the assorted textures. This was unavoidable. Unavoidable because in a bastions of the Ottoman Empire’s modernization and of the Positivism country where Kurdish identity and realities are being debated, even that it bequeathed to the Republic of Turkey. Strolling along a bit the fact that İstanbul is the city with the biggest Kurdish population farther and you come to Galata, once a Genoese trading colony and make it apparent that it is a cultural production center that cannot be a focal point of some of the most ancient of civilizations. İstiklal ignored. In a world where Islam is the subject of debate, İstanbul is a Caddesi, which effectively traverses them all topographically is a city that was the seat of the caliphate until fairly recently in historical lifeline wherein beats İstanbul’s heart. The building in which the terms. Or if sexual politics are the issue, one may witness the display gallery is located is such as to reveal even more about itself. This of every sort of sexual preference in the back streets of one of the building, the home of countless stories and at one time of the poor as city’s main thoroughfares, İstiklal Caddesi. If the politics of identity well, bears a French name that is like a symbol of all these historical are to be debated in the general sense, it is impossible even to grasp interactions: Apel (appelle). what İstanbul is or where it is today. İstanbul is a place where all the essential lifestyles of today’s nomadism have come together not just The gallery’s presence here is no accident but is based rather upon from the rest of Turkey but from the whole world. İstanbul is a place both a choice and a decision that were quite deliberate. The gallery where everyone touches everyone else: a place in whose richness and is run by Nuran Terzioğlu, one of the founders of the art environment confusion contemporary art is being produced. that got started in the middle of the 1980s and of which I spoke briefly above. She had been in charge of the Tanbay Gallery in Ankara, which 015 Galeri Nev ve Siyah Beyaz’la birlikte bu galeriler başkentte bugün bile kendisini yeterince kanıtlama olanağı bulamamış genç sanatçılara pek görülemeyen bir canlılığı üretirler. Nuran Terzioğlu nihayet 1998 mekanını açtığını belirtmiş bulunuyoruz. İlk sergilerini veya ilk yılında İstanbul’a göçer ve Galeri Apel doğar. sergilerinden birisini Terzioğlu’nun galerisinde düzenleyen bu isimlerin büyük bir bölümü zamanla önde gelen sanatçılar arasına karışacak ve III kendilerine bu fırsatı veren kişiyle ilişkilerini koruyacaktır. Apel sıradışı bir galeridir. Diğer birçok galeride olduğu gibi belli bir sanatçı portföyüyle çalışan ve birbiri peşi sıra onların sergilerini Apel’de de aynı yaklaşım gösterilir. Sergiler bir kavramın sanatsal dilde açan bir galeri değildir. Elbette çalıştığı bir sanatçı grubu vardır. veya anlayışta ifadesi olabilecek her türden ‘yanıta-yapıta’ açıktır. Fakat onun çok ötesine geçen özellikler gösterir. Deyim yerindeyse Apel’deki sergiler gündelik dilde karşılığı sınırlı olan bir kavramın ‘karizmatik’ bir galeridir. Bu özelliğini yaratıcılığından alır. Apel öte anlamlarının keşfedilmesine dönüşür. Gündeliğin sınırlılığı içinde çağdaş sanat üretiminin somutlaştığı bir kentte doğrudan doğruya ortaya çıkmış olan nesneler ve gene gündeliğin ölçülüğünü taşıyan bu ortamın gelişimine katkı sağlayan sergiler düzenler. Bunları, kavramlar bu sergilerle birlikte öte (meta) bir anlatının yani sanatın dolayısıyla da Apel’i, işletmecisi ve kayyumu Nuran Terzioğlu’ndan alanına taşınır ve kendilerini çoğaltmaya başlarlar. ayrı veya bağımsız düşünmek olanaksızdır. Tam tersine her birisi ayrı bir yaratıcılık izi taşıyan birbirinden çok farklı ‘konuların’ çevresinde Kendisini tanıyanlar için bunun Nuran Terzioğlu’nun yerleşik bir oluşmuş sergilerle Apel ortaya çıkar. Her bir sergide çok sayıda özelliği olduğunu bilir. Bir kavramla tanışmaya başladıktan sonra sanatçı bir araya gelmektedir. Bu sergiler ve onları bir araya getiren bitmek bilmeyen heyecanı ve yaratcılılığıyla onu kendi içinde çoğaltır, sanatçılar doğrudan doğruya Nuran Terzioğlu’nun heyecanı, sezgisi dönüştürür ve üst üste yeniden üretir. Şimdi okuma odasından ve yaratıcılığı etrafında buluşurlar. toprak ve life, şairin bahçesinden damağa, geceden sokağa kadar uzanan bu sergiler gündelik olanla sanatsal olanın kesişim noktasını Değindiğimiz sergiler sadece sanatçıları bir araya toplamakla kalmaz. tayin eder. Bu özelliğiyle de bu sergiler, daha önce belirttiğimiz Ondan daha önemlisi sergiler neredeyse herkesin katılımına açıktır. gibi, çağdaş sanatın anlamına bir katkı niteliği kazanır. Gerçekten Bu tümüyle sergi düzenleyicisinin bir kararı ve seçimidir. Yaratıcılığı de Nuran Terzioğlu’nun kişiliği başlı başına bir yaratıcılık olarak da oradadır. Fakat bu yeni bir şey değildir. Daha önceki galericilik değerlendirmeyi gerektirecek ölçüde önemlidir. Neredeyse yaşantısını deneyimleri içinde de Nuran Terzioğlu’nun henüz tanınmamış, bütün heyecanı ve arayışıyla birlikte bir sanat yapıtı olarak/gibi örmüş since the beginning of the same decade had been revealing its shrewd whose exhibitions Nuran Terzioğlu held were still at the beginning of perceptiveness by gathering up the most avant-garde examples their career. With the addition of Galeri Nev and Siyah Beyaz, which of the current art of the time. This is what we might now call the also opened around this time, Ankara’s galleries were the scene of “Golden Age of Galleries” in Ankara and Tanbay was one of the most an artistic vigor that is rather lacking nowadays. Eventually Nuran important of them all. Calling upon her familiarity with İstanbul’s Terzioğlu relocated to İstanbul in 1998 and opened Gallery Apel. past, Nuran Terzioğlu began mounting exhibitions whose frequency and quality were things to which Ankara was not very accustomed III at the time. She made a particular effort to create a quaternity that Apel is an extraordinary gallery. Unlike most other galleries it does embraced collectors, critics, galleries, and artists; but she did so not not work with a set portfolio of artists for whom it holds exhibitions as someone making an intentional effort to propose something that one after the other. There is of course a group of artists with whom was not orthodox but rather quite the opposite. it works but its qualities as a gallery go far beyond that: Apel is a “charismatic” gallery so to speak and it owes this attribute to its After Tanbay closed down, she began managing Urart, another of creativity. In a city where contemporary art production is being Ankara’s major galleries. While there she organized exhibitions which realized, Apel organizes exhibitions that contribute directly to the not only were some of the most interesting and creative of the day but development of that environment. Because of this it is impossible to which also bore the names of the most important artists of the time. think of Apel without also thinking of its operator and curator Nuran Nevertheless the most important thing that Nuran Terzioğlu did was Terzioğlu as well. Quite the contrary, Apel manifests itself through to give young artists in whom she believed a chance to exhibit their exhibitions that are created around “subjects” which are quite work. In a world that was dominated by commercial relationships, different from one another and of which each bears the imprint of from the very beginning this was a manifestation of a choice and, an individual creativity. A large number of artists come together for by extension, of an opposition as well. The young people that she each exhibition. These exhibitions and the artists that make them up supported with such great compassion and warmth went on to become all coalesce directly around the enthusiasm, intuition, and creativity some of the most important artists of their day. That said, we must not of Nuran Terzioğlu herself. forget that we are talking about events that transpired nearly twenty years ago. Most of those artists whose names we recognize today and The exhibitions of which I speak did more than just bring artists 017

Description:
11 Eylül – 11 Ekim arasında 'Benim Adım Apel' başlığı ile yer aldı. Gallery Apel's YILDIZ ŞERMET, ESMA PAÇAL TURAM, BAHADIR YILDIZ. 10.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.