T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (cid:149) 15 Prof. Dr. Saim Sakaoğlu(cid:146)nun (cid:147)Karaca Oğlan(cid:148) Adlı Eserinin Bilimsel Eleştirisi Scientific Criticism of Prof. Dr. Saim Sakaoğlu(cid:146)s Achievement By The Name of Karacaoğlan Orhan YAVUZ * (cid:214)zet Bu (cid:231)alışmada, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu(cid:146)nun 1030 sayfalık Karaca Oğlan adlı kitabı; anlatım bozuklukları, c(cid:252)mle kusurları, bilgi yanlışları; vezin, redif, kafiye, anlam hataları; metin tespiti ve tamiri ile (cid:246)zellikle s(cid:246)zl(cid:252)k kısmının, s(cid:246)zl(cid:252)k tertip usul(cid:252)ne g(cid:246)re hazırlanıp hazırlanmadığı hususları dikkate alınarak incelenmiştir. (cid:149) Anahtar Kelimeler Karaca Oğlan, redif, kafiye, s(cid:246)zl(cid:252)k, metin tamiri, anlatım bozuklukları (cid:149) Abstract This study covers the criticism of the 1030 page-book of Prof. Dr. Saim Sakaoğlu by the name of Karacaoğlan, its narration defects, sentence defects, informative mistakes, rhymes, letter, semantic defects, rewriting, amendment and the investigation on the case whether its glossary was promoted in conformaty with the rules of glossary building or not. (cid:149) Key Words Karaca Oğlan, rhyme, letter, glossary, amendment, narration defects. * Yard. Do(cid:231). Dr., Sel(cid:231)uk (cid:220)niversitesi Rekt(cid:246)rl(cid:252)ğ(cid:252), T(cid:252)rk Dili B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252) Başkanı. 16 (cid:149) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ ! İstanbul (cid:220)niversitesi Edebiyat Fak(cid:252)ltesi T(cid:252)rk Dili ve Edebiyatı B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252)n- den diploma alan; T(cid:252)rk Dili Kurumu (1983-2001), T(cid:252)rk K(cid:252)lt(cid:252)r(cid:252)n(cid:252) Araştırma Enstit(cid:252)s(cid:252), İLESAM, Folklor Araştırmaları Kurumu vb. kurumların (cid:252)yesi olan; Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında (cid:231)eşitli bilimsel toplantılara katılıp bildiri- ler sunan; kitapları, makaleleri ve bildirileri aynı kıtalarda İngilizce, Almanca, Makedonca ve Japonca olarak yayınlanan; 39 (Karaca Oğlan ile bu sayı 40 oldu) kitabı bulunan Sel(cid:231)uk (cid:220)niversitesi Fen-Edebiyat Fak(cid:252)ltesi T(cid:252)rk Dili ve Edebiya- tı B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252) (cid:246)ğretim (cid:252)yesi, B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252)n Halk Edebiyatı, Halk Bilimi ve en (cid:246)nemlisi Kompozisyon derslerinin hocası Prof. Dr. Saim Sakaoğlu(cid:146)nun (cid:147)(cid:246)mr(cid:252)m(cid:252) verdi- ğim(cid:148) dediği, hararetle beklenen 1030 sayfalık Karaca Oğlan adlı kitabı nihayet yayınlandı.[(Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Karaca Oğlan, Ak(cid:231)ağ Yayınları 632, An- kara 2004). Kitap 25 b(cid:246)l(cid:252)m ile Şiirler, S(cid:246)zl(cid:252)k, Dizinler ve Ekler başlıklarıyla bir- likte 29 ana b(cid:246)l(cid:252)mden oluşturulmuştur.] Biz kitap (cid:252)zerindeki bu (cid:231)alışmamızda sıradan bir kitap tanıtımı yapmaya- cağız, hocalarımızdan aldığımız terbiye gereğince bilimselliğin sınırları dışına (cid:231)ıkmadan eserin ilk sayfasından başlayarak sonuna kadar eleştirel bir g(cid:246)zle de- ğerlendirmelerde bulunacağız. Takip etmenin kolaylığı a(cid:231)ısından, g(cid:246)rd(cid:252)ğ(cid:252)m(cid:252)z hataları ayrı ayrı kategorilere ayırmadan sayfa numaralarını dikkate alarak ve- receğiz. B(cid:246)ylece ilk sayfasından son sayfasına kadar Sakaoğlu(cid:146)nun kitabını o- kuyarak yapılan yanlışlıkları somut bir şekilde ortaya koyacağız. Yazarın, i(cid:231)indekiler b(cid:246)l(cid:252)m(cid:252)nde (cid:147)On Dokuzuncu B(cid:246)l(cid:252)m(cid:148) (cid:252)st başlığı ve (cid:147)T(cid:252)rk Leh(cid:231)elerinde Karaca Oğlan(cid:148) alt başlığı adı altında, kendine g(cid:246)re 8 T(cid:252)rk Leh(cid:231)esini sıraladığı g(cid:246)r(cid:252)lmektedir. Ancak verilen adların hepsi (cid:252)lke adıdır. A- zerbaycan(cid:146)daki T(cid:252)rk(cid:231)enin adı Azer(cid:238) T(cid:252)rk(cid:231)esi veya Azerbaycan T(cid:252)rk(cid:231)esidir. Kosova(cid:146)da, Makedonya(cid:146)da, Bulgaristan(cid:146)da, T(cid:252)rkiye T(cid:252)rk(cid:231)esinin uzantıları ko- nuşulmaktadır. Buralarda konuşulan T(cid:252)rk(cid:231)e, T(cid:252)rk(cid:231)enin ayrı bir leh(cid:231)esi değil- dir, olamaz. Bu şekildeki adlandırmalara dikkat etmek gerekir. B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252)ndeki (cid:147)Kompozisyon(cid:148) derslerini yaklaşık 10 yıldır veren Prof. Dr. Sakaoğlu(cid:146)nun (cid:147)(cid:214)n S(cid:246)z(cid:148) mahiyetindeki (cid:147)Bu Kitap (cid:220)zerine(cid:148) başlığı (s.13) altın- daki 2. paragrafta birbirini takip eden (cid:147)(cid:214)zellikle son 7-8 yıldan beri de her ders yı- lının başında bir bu(cid:231)uk aylık bir b(cid:246)l(cid:252)m(cid:252) Karaca Oğlan(cid:146)a ayırarak, (cid:246)ğrencilerime bir (cid:226)şığın nasıl incelenmesi gerektiğini (cid:246)ğretmeye (cid:231)alışıyorum. Bir yandan da onunla ilgili b(cid:252)t(cid:252)n bilgi ve belgeleri topluyordum.(cid:148) c(cid:252)mlelerindeki fiil uyumu, hocamızın Kompozisyon derslerinde ne kadar verimli olduğunun ilk pırıltıları olarak kar- şımıza (cid:231)ıkmaktadır. Kitap hakkındaki tespitlerimiz aşağıda maddeler h(cid:226)linde verilmiştir. T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (cid:149) 17 1- Ne s(cid:246)ylendiği a(cid:231)ık olmayan, karmaşık ve muhteşem bir c(cid:252)mle (cid:246)rneği (s.17): (cid:147)Fuat K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)n(cid:252)n 1914 yılında İkdam gazetesinde yayınladığı dizi yazısının ye- dicisinde ilk defa adını andığı (cid:226)şığımızın (25 Nisan 1914), ilk şiiri de takip eden yazı- sında (2 Mayıs 1914) yayımlanır.(cid:148) 2- 17. sayfada: (cid:147)Konunun g(cid:252)ndeme geliş şeklini ve (cid:246)rnek d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252) K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)den aynen alıyoruz; o da L(cid:226)t(cid:238)f(cid:238) tezkiresinden [953/1546] almıştır.(cid:148) şeklinde bir c(cid:252)mle ile karşılaşıyoruz. Bildiğimiz kadarıyla L(cid:226)t(cid:238)f(cid:238) Tezkiresi yayınlanmıştır. Sayın hocamız ni(cid:231)in a- sıl kaynağa m(cid:252)racaattan ka(cid:231)ınmıştır? Ulaşamamış mıdır, gerek mi g(cid:246)rmemiş- tir? (Bk. Yard. Do(cid:231). Dr. Rıdvan Canım; Lat(cid:238)f(cid:238), Tezkiret(cid:252)(cid:146)ş-Şuara ve Tabsırat(cid:252)(cid:146)n-Nuzam(cid:226), AKM Yay., Ankara, 2000.) 3- Sayın Sakaoğlu; halk şairleri, saz şairleri, halk şiiri (cid:252)zerine yazılarıyla, araştırmalarıyla ve bu hususlarda (cid:252)statlığıyla tanınır. Biraz sonra K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)den aldığı bir d(cid:246)rtl(cid:252)kteki ufacık bir hata (cid:252)zerinde duracağız. Buna benzer belki y(cid:252)z- lerce, d(cid:252)zeltilmesi gereken (bilhassa metin kısmında) hata vardır. Yukarıda zik- rettiğim hususlarda (cid:252)stat(!) olan Sayın Sakaoğlu hocamız ni(cid:231)in d(cid:252)zeltmelere gitmemiştir? Kendilerine sorulduğunda (cid:147)benim aldığım yerlerde o şekilde idi(cid:148) deyip ka(cid:231)amaz. Zira kendisi kitabının 238. sayfasında Sayın Prof. Dr. İlhan Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252) bir yanlışından dolayı (Sn. Başg(cid:246)z T(cid:252)rkmenceyi iyi bilmediğini s(cid:246)y- lemesine rağmen) acımasızca eleştirmekte, onu lise (cid:246)ğrencilerinin seviyesinde bile g(cid:246)rmemektedir. Şimdi halk şiiri (cid:252)stadı, halk edebiyatı Profes(cid:246)r(cid:252) Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun mes- lektaşı Prof. Dr. İlhan Başg(cid:246)z i(cid:231)in s(cid:246)ylediklerini okuyalım: (cid:147)Başg(cid:246)z bu yazısında; mısralar, beyitler, d(cid:246)rtl(cid:252)kler ile 19. ve 20. şiirlerin de tama- mını vermektedir. Ancak yazısında T(cid:252)rkmenceyi iyi bilmediğini s(cid:246)yleyen Başg(cid:246)z, bazı yerleri yanlış okumuştur. (cid:214)zellikle hece eksiklikleri gibi kolayca fark edilebilen hatalara d(cid:252)şmemeliydi. Mesel(cid:226), aralaşgan kelimesi uruşgan olarak okunmuştur (1/3). Anlamı olduğu kadar hece (cid:246)l(cid:231)(cid:252)s(cid:252)n(cid:252) de etkileyen bu t(cid:252)r bir hatayı fark etmemek elbette bağışlanamaz. Lise (cid:246)ğrencilerinin bile kolayca yakalayabileceği bu t(cid:252)r hataları Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252)n fark etmemesi T(cid:252)rkmenceyi bilmemesi ile a(cid:231)ıklanamaz.(cid:148) Yukarıda da belirttiğim gibi aynı şekildeki veya benzeri durumlar Sakaoğlu(cid:146)nda da vardır, hem de y(cid:252)zlerce defa vardır. (cid:214)rneklerini de ileriki say- falarda g(cid:246)receksiniz. Ben Sayın Prof. Dr. Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252) tanımam, g(cid:246)rmedim, bilmem de. Onun savu- nuculuğunu da yapmayacağım. Fakat Başg(cid:246)z(cid:146)e (cid:147)Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252)n fark etmemesi, T(cid:252)rkmenceyi bilmemesiyle a(cid:231)ıklanamaz(cid:148) şeklindeki son ifadesiyle Sakaoğlu ne de- mek istemiştir? Bunu siz okuyucuların ve Sayın Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252)n takdirlerine bırakı- 18 (cid:149) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ yorum. Ayrıca (cid:252)zerinde durduğumuz Sakaoğlu(cid:146)nun bu (cid:231)alışmasındaki duru- mu, onun yerini ve bilimdeki değerini g(cid:246)stermek a(cid:231)ısından dikkat (cid:231)ekicidir. Karaca Oğlan T(cid:252)rkiye T(cid:252)rk(cid:231)esiyle (cid:231)alıp s(cid:246)ylemiştir. Hem de halkın konuştuğu dille kendini anlatmıştır. Bu durumlar g(cid:246)z (cid:246)n(cid:252)ne alındığında Sayın Prof. Sakaoğlu(cid:146)nu bağışlayan o- lacak mıdır? Verdiği, Karaca Oğlan(cid:146)nın 500 şiirindeki hece, durak, kafiye, redif, anlam ve bilgi yanlışlıkları nasıl bağışlanacaktır. Bunlar onun unvanına yakışır yanlışlar değildir. Bir değil, on değil, y(cid:252)z değil belki binlere varan (cid:246)rnekler. 17. sayfanın sonundaki d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252)n ilk mısrasındaki (cid:147)irg(cid:246)rd(cid:252)k(cid:148) kelimesi (cid:147)irg(cid:252)rd(cid:252)k(cid:148) şeklinde d(cid:252)zeltilmelidir. İrg(cid:252)r-: (cid:147)ulaştır-, yetiştir-(cid:148) anlamında olup <ir-g(cid:252)r-d(cid:252)-k şeklinde k(cid:246)k ve eklerine ayrılır. İr- fiil k(cid:246)k(cid:252), (cid:150)g(cid:252)r- fiilden fiil yap- ma eki, -d(cid:252) g(cid:246)r(cid:252)len ge(cid:231)miş zaman eki, -k (cid:231)ok. 1. şahıs eki. Buradaki -gur-, -g(cid:252)r- ettirgenlik (fiilden fiil yapma) ekinin T(cid:252)rk(cid:231)enin hi(cid:231)bir devir ve sahasında -gor-, -g(cid:246)r- şeklinde kullanıldığı tespit edilmemiştir. Zaten T(cid:252)rk(cid:231)enin (cid:252)nl(cid:252) uyumları da ekin -gur-, -g(cid:252)r- olmasını gerektirmektedir. 18 yıl gibi uzun bir m(cid:252)ddet T(cid:252)rk Dil Kurumunun (cid:252)yesi olan, ge(cid:231)mişinde T(cid:252)rk Dilinden bitirme tezi yaptığını sık sık s(cid:246)yleyen, hatta Atat(cid:252)rk (cid:220)niversitesi Edebiyat Fak(cid:252)ltesi T(cid:252)rk Dili ve Edebi- yatı B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252)ne T(cid:252)rk Dili asistanı olarak giren; bırakın bunları, T(cid:252)rk Dili ve E- debiyatı B(cid:246)l(cid:252)m(cid:252) tahsili alan birisinin, bir (cid:246)ğrencinin, kısacası Saim Sakaoğlu(cid:146)nun bu hususu bilmesi ve d(cid:252)zeltmesi gerekmez miydi? 4- 20. sayfanın 5. paragrafında: (cid:147)Yalgın(cid:146)ın yazısını okuyunca tenkit denilebile- cek bir noktanın olmadığını g(cid:246)r(cid:252)yoruz.(cid:148) c(cid:252)mlesi yer almaktadır. Bilindiği gibi (cid:147)tenkit(cid:148) bir edeb(cid:238) t(cid:252)rd(cid:252)r. Tenkit m(cid:252)spet veya menf(cid:238) olabilir. T(cid:252)rk Dil Kurumu (cid:252)yesi Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun, edebiyat tahsili g(cid:246)ren hocamızın tenkitten anladığı, kelimenin olumsuz y(cid:246)nde olan anlamıdır. Yukarıdaki c(cid:252)m- lesinden Sakaoğlu(cid:146)nun yapıcı tenkitten haberinin olmadığı anlaşılmaktadır. 5- Onun aynı sayfanın 6. paragrafında yer alan (cid:147)Bu yazı, aşağıda anacağımız K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)n(cid:252)n ikinci yazısına geniş (cid:246)l(cid:231)(cid:252)de aktarılmıştır.(cid:148) şeklindeki c(cid:252)mlesi, sanki K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252) kendisi aktarmamış da başkası onun yazısının i(cid:231)ine sokuşturmuştur, anlamını vermektedir. S(cid:246)z konusu c(cid:252)mle yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 10 yılı aşkın bir s(cid:252)redir Kompozisyon derslerine giren hocamızın: (cid:147)Bu b(cid:246)l(cid:252)mde Kompozisyon derslerini sadece ben verebilirim (cid:133)(cid:148) c(cid:252)mlesiyle ne g(cid:252)zel uyum i(cid:231)erisindedir! 6- Sakaoğlu Hoca kitabında Karaca Oğlan mahl(cid:226)slı iki (cid:226)şığın olduğundan s(cid:246)z ederek her iki şairi de mahl(cid:226)slarının aynı olması m(cid:252)nasebetiyle (cid:147)adaş(cid:148) ola- rak g(cid:246)stermektedir. Adaş aynı ismi taşıyanlara denir. Adlar (cid:252)zerine kitabı da bulunan TDK (cid:252)yesinin (cid:147)adaş(cid:148) ve (cid:147)mahl(cid:226)staş(cid:148) kelimelerini ayıramaması, daha T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (cid:149) 19 yerinde bir ifadeyle (cid:147)mahl(cid:226)staş(cid:148) kelimesinin yerine (cid:147)adaş(cid:148) s(cid:246)zc(cid:252)ğ(cid:252)n(cid:252) kullan- ması (cid:147)bağışlanamaz.(cid:148) (s.20 ve (cid:231)eşitli yerlerde onlarca defa). 7- Yine kitabının bir (cid:231)ok yerinde (msl. s. 20) (cid:147)konusuna ilk defa dokunan(cid:148) şek- lindeki ibareler bel(cid:226)gat a(cid:231)ısından sakıncalıdır. El ile dokunulur; meseleye, ko- nuya temas edilir. Aradaki incelik, (cid:231)ok nazik olan hocamız tarafından ne (cid:252)z(cid:252)- c(cid:252)d(cid:252)r ki fark edilememiştir, ısrarla kullanması da bunu bilmediğini g(cid:246)stermek- tedir. Bu, sade T(cid:252)rk(cid:231)e kelime kullanma endişesiyle izah edilemez. (cid:214)yle olsaydı, dokunmak yerine değinmek kelimesinin kullanılması gerektiğini akıl edebilirdi. 8- 21. sayfada (cid:147)K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)n(cid:252)n her iki tanıtmasında da yer alan başka bir (cid:147)Karaca Oğlan(cid:148) konusu araştırmacıları uzun uzun meşgul etmişse de bir ara kafaları karıştır- mıştır.(cid:148) şeklinde bir c(cid:252)mle yer almaktadır. Yukarıdaki c(cid:252)mleyi bir TDK (cid:252)yesi, kompozisyon hocasına ben yakıştıramıyorum. Aynı paragrafın son c(cid:252)mlesi de ilgisiz, muall(cid:226)kta kalan bir ifade olarak karşımıza (cid:231)ıkmaktadır. 9- 21. sayfadaki son paragrafın ilk c(cid:252)mlesi de (cid:252)zerinde d(cid:252)ş(cid:252)n(cid:252)lmesi gere- ken bir c(cid:252)mledir. Burada K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)n(cid:252)n yazısı ve konusu verilmeliydi. 10- 22. sayfanın ilk satırlarında: (cid:147)(cid:133) Ali Rıza Bey(cid:146)in bu yazısında Ergun(cid:146)un ese- riyle ilgili sadece (cid:231)ok k(cid:252)(cid:231)(cid:252)k bir g(cid:246)nderme vardır, o kadar.(cid:148) şeklindeki Sakaoğlu(cid:146)nun ifadesi ilm(cid:238)likten uzaktır ve bel(cid:226)gat a(cid:231)ısından da edebiyat profes(cid:246)r(cid:252)ne yakış- mamaktadır. 11- 22. sayfada 2. paragraf: (cid:147)(cid:133)Sonraları (cid:231)eşitli araştırmalara konu olan Han Mahmut Hik(cid:226)yesi(cid:146)ne yer veren Ali Rıza Bey, bu hik(cid:226)yenin sonunda Karaca Oğlan(cid:146)a da (cid:147)gaipten zuhur ediyor(cid:148) ifadesiyle g(cid:246)ndermede bulunuyordu(cid:148). Ali Rıza Bey(cid:146)in Han Mahmut Hik(cid:226)yesi(cid:146)ni yayımladığı tarih, Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun doğumundan yıl- larca (cid:246)ncedir. Yukarıya aldığımız c(cid:252)mlesinde, sanki o tarihte kendisi yaşıyor- muş ve h(cid:226)diseye şahit olmuş gibi bir anlam vermiştir. (cid:147)Bulunuyordu.(cid:148) kelime- sinde herkesin, ilkokul (cid:246)ğrencilerinin bile bildiği g(cid:246)r(cid:252)len ge(cid:231)miş zaman (hik(cid:226)- ye) kullanılmıştır. Adı (cid:252)zerinde olan ve Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun kullandığı bu za- man, bizzat hareketin konuşanın g(cid:246)z(cid:252) (cid:246)n(cid:252)nde olduğunu ve sona erdiğini bildi- rir. Eskiler de bu zamanı, (cid:147)şuhßd(cid:238) mazi(cid:148) yani şahit olunan ge(cid:231)miş zaman olarak adlandırırlar. Acaba 1927 yılında olan h(cid:226)diseyi sayın Sakaoğlu(cid:146)nun g(cid:246)r(cid:252)len ge(cid:231)miş zamanda anlatması nasıl bir durumdur? 1939 doğumlu Hocamız 1927(cid:146)de yaşıyor muydu? Sayın Karaca Oğlan yazarının (cid:231)alışmasında g(cid:246)rd(cid:252)ğ(cid:252)- m(cid:252)z s(cid:246)z konusu bu gibi kullanışların sayısı da yine onlarca ile ifade edilebilir. 12- 22. sayfada sondan ikinci paragraf: Bu paragrafta yine değinmek, temas etmek anlamında g(cid:252)ld(cid:252)ren, hoş olmayan bir (cid:147)dokunmak(cid:148) kelimesi kullanılmış- tır. 20 (cid:149) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 13- 23. sayfada Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun s(cid:246)z konusu sayfanın ilk paragrafındaki (cid:147)Bir uzun, bir kısa mısralardan oluşan şiirin (cid:252)(cid:231)(cid:252)nc(cid:252) mısraları ş(cid:246)yledir.(cid:148) şeklindeki c(cid:252)mlesinde bir ilm(cid:238)likten uzaklık g(cid:246)zlenmektedir. (cid:147)Bir uzun bir kısa mısralar- dan(cid:148) yerine (cid:147)yedekli mısralardan(cid:148) demesi ilm(cid:238) olurdu. Onun bu ifadesinden, kendi bilim dalındaki (cid:147)yedekli koşma(cid:148)lardan haberinin olmadığı anlaşılmakta- dır. 14- 23. sayfada, 3. paragraf: (cid:147)Biz, birden fazla olan Karaca Oğlanları ayrıca ele alacağız;(cid:148) şeklindeki ifadede de sanki (cid:147)birden az Karaca Oğlan(cid:148) veya (cid:147)bir Kara- ca Oğlan(cid:148) gibi anlamlar sezinlemekteyiz. 15- 25. sayfada, 3. paragraf: Sakaoğlu Hoca(cid:146)ya ait paragrafın son c(cid:252)mlesi ş(cid:246)yledir: (cid:147)1836-1863 yılları arasında d(cid:252)zenlenen bir c(cid:246)nkte yer alan şiirin mahl(cid:226)s bey- ti ş(cid:246)yledir:(cid:148) Kara oğlan der ki bağ-ı (cid:226)lemde Kudretten (cid:231)ekilmiş kaşlar kalemde Vadem yetip gurbet ilde (cid:246)lende Duyan d(cid:252)şmanlarım kurban ederler Sakaoğlu(cid:146)nun bu c(cid:252)mlesinden; yeni nazım şekillerini (cid:246)ğreniyoruz. Bizim bildiğimiz, şiirin yukarıda verilen par(cid:231)ası beyit değil, d(cid:246)rtl(cid:252)kt(cid:252)r. Benim ilkoku- la giden oğlum Tuğrul(cid:146)a: D(cid:246)rtl(cid:252)k nedir? diye sordum. (cid:147)İstikl(cid:226)l Marşımızın b(cid:246)- l(cid:252)mleri(cid:148) karşılığını verdi, fakat beyti bilemedi. Lise son sınıf (cid:246)ğrencisi kızım Z(cid:252)mr(cid:252)t ise her iki şekle de cevap verdi; beyit i(cid:231)in: (cid:147)D(cid:238)van edebiy(cid:226)tı nazım te- rimidir, ayrıca halk edebiyatı (cid:252)r(cid:252)nlerinden sema(cid:238), kalender(cid:238) gibi şiirler de beyit- lerle yazılır(cid:148) ifadesini kullandı. (cid:147)Acaba sayın halk edebiyatı profes(cid:246)r(cid:252) hocamıza beyit ve d(cid:246)rtl(cid:252)k kelimele- rinin edebiyatımızda ne manaya geldiğini bilip bilmediğini sorsak saygısızlık mı etmiş oluruz?(cid:148) diye d(cid:252)ş(cid:252)n(cid:252)yorum. 16- 26. sayfada Sayın Prof. Dr. Ş(cid:252)kr(cid:252) El(cid:231)in(cid:146)den alınan bir d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252)n ilk iki dizesinin verildiğini g(cid:246)r(cid:252)yoruz. Daha sonraki sayfalarda da onlarca defa karşı- laşacağımız ilk mısradaki (cid:147)ider(cid:148) kelimesi (cid:252)zerinde durmak gerekmektedir. Sakaoğlu(cid:146)nun almış olduğu d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252)n ilk iki dizesi ş(cid:246)yledir: Kara Oğlan ider (cid:226)lemi Dilberler altun madeni (cid:133) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (cid:149) 21 Bilhassa (cid:231)oğu (cid:252)niversite mezunu olmayan (T(cid:252)rk Dili ve Edebiyatı) halk e- debiyatı araştırıcılarının yanlış olarak kullandıkları ider kelimesi (cid:252)zerinde durmak gerekir. İder: yapar, eder anlamında olup et-, it- fiilinin geniş zamanı olarak karşımıza (cid:231)ıkar. Bu kelime manaya dikkat edilirse ider değil eyd(cid:252)r olma- lıdır. Eyit (eyt-) fiilinin geniş zaman şekli olup daha (cid:231)ok (cid:147)s(cid:246)yler(cid:148), (cid:147)der(cid:148) anlam- larında kullanılır. Sayın Saim Sakaoğlu hocamız bu kelimeleri d(cid:252)zeltmeliydi, diye d(cid:252)ş(cid:252)n(cid:252)yorum. ˙(cid:252)nk(cid:252) başkalarının yanlışı bizim doğrumuz sayılmama- lıdır. Sayın Halk Edebiyatı Profes(cid:246)r(cid:252) (cid:147)Ben bunları, araştırmacıların yazdığı şek- liyle aldım, değiştirmem uygun olmazdı(cid:148) diyerek ka(cid:231)amaz. Belki de Tanıkla- rıyla Tarama S(cid:246)zl(cid:252)ğ(cid:252)(cid:146)ne de yanlışlıkla giren fiilin (cid:147)it- şekline de sığınmayı d(cid:252)- ş(cid:252)nebilir. Tarama S(cid:246)zl(cid:252)ğ(cid:252)(cid:146)ne de kelimenin bu şekilde alınmasına ve (cid:231)ok eski- lerde fişlenip yazılmasına sebep olanların da fiili bilmemeleri yine bizim doğ- rumuz olamaz. 17- 26. sayfada; 4. paragrafın son c(cid:252)mlesinde iki defa kullanılan (cid:147)gibi(cid:148) s(cid:246)z- c(cid:252)ğ(cid:252) c(cid:252)mlenin akışını bozmaktadır. 18- 28. sayfada; ilk paragrafta yer alan (cid:147)Prof. El(cid:231)in(cid:146)in b(cid:246)l(cid:252)m arkadaşı(cid:148), ifade- sindeki (cid:147)b(cid:246)l(cid:252)m arkadaşı(cid:148) ib(cid:226)resi her ne kadar aynı b(cid:246)l(cid:252)mde (cid:231)alışsalar bile (cid:147)(cid:246)ğ- rencisi(cid:148) şeklinde olmalıdır. 19- 28. sayfanın sondan 4. paragrafında Başg(cid:246)z(cid:146)(cid:252)n 19. y(cid:252)zyılın Yozgatlı Ka- raca Oğlan(cid:146)ına dokunduğuna şahit olmaktayız. 20- 28. sayfada; sondan 3. paragraf: Sakaoğlu (cid:147)Aynı Başg(cid:246)z(cid:148) demekle başka bir Başg(cid:246)z daha olduğunu ihsas et- tirmektedir. Paragrafın sonunda bir (cid:252)nlem işareti de g(cid:246)r(cid:252)nce sanki bir tahkir anlar gibi oluyorum. Bir de aynı paragrafın son c(cid:252)mlesindeki (cid:147)iki adet Yozgatlı Karaca Oğlan(cid:148) ifadesi tane ve adet kelimelerinin her zaman biribirlerinin yerine kullanılmayacağını anlatır gibi. 21- 30. sayfada başlığın (cid:252)zerindeki, başlangıcı bir (cid:246)nceki sayfada olan pa- ragrafta (cid:147)G(cid:246)ksoy(cid:146)un(cid:148) kelimesiyle başlayan c(cid:252)mle muall(cid:226)kta kalmakta, l(cid:252)zum- suz gibi g(cid:246)r(cid:252)nmektedir. C(cid:252)mlenin başına (cid:147)Buna(cid:148) kelimesi konulursa c(cid:252)mleler arasındaki anlam b(cid:252)t(cid:252)nl(cid:252)ğ(cid:252) sağlanmış olur. 22- 30. sayfada yine aynı paragraftaki son c(cid:252)mle: (cid:147)Yozgat ve (cid:231)evresinde bulu- nan c(cid:246)nklerdeki Karaca Oğlan mahl(cid:226)slı şiirlerin hemencecik Yozgatlı Karaca Oğlana bağlayıvermek doğru değildir; bunların farklı y(cid:246)ntemlerle araştırılması gerekir.(cid:148) şek- linde olup bozuk bir c(cid:252)mle olarak karşımıza (cid:231)ıkmaktadır. Bununla birlikte (cid:147)he- mencecik(cid:148) kelimesinin de kullanılması yakışık almamıştır. 23- 30. sayfada 3 numaralı başlık altındaki 3. paragrafta yine mahl(cid:226)staş olan (cid:226)şıklara (cid:147)adaş(cid:148) denilmiştir. 22 (cid:149) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 24- (cid:214)nceden de bahsettiğimiz bir zaman uyumsuzluğunu kendine o tarihte yaşıyor anlamı veren 33. sayfanın ilk paragrafının sonundaki (cid:147)Karaca Oğlan i(cid:231)in ş(cid:246)yle diyordu:(cid:148) ibaresinde g(cid:246)rmekteyiz. Burada diyen Sadettin N(cid:252)zhet Ergun(cid:146)dur, s(cid:246)ylediği tarih de 1927(cid:146)dir. Sayın Sakaoğlu 1927 yılında Ergun(cid:146)un yazdıklarını okumuş gibi anlaşılıyor. 25- 34. sayfada, 5. paragrafın ilk c(cid:252)mlesindeki (cid:147)sunmuş(cid:148) kelimesi (cid:147)kazan- dırmış(cid:148) kelimesine yerini bırakmalıdır. Aynı sayfanın sonundaki (cid:147)sunulmuştur(cid:148) kelimesi de (cid:147)verilmiştir(cid:148) ile değiştirilmelidir. 26- 37. sayfada beyitler h(cid:226)linde verilen ilk şiir bir d(cid:246)rtl(cid:252)k olmalıdır. Alman dağlarından bir duman b(cid:252)r(cid:252)d(cid:252) şeklindeki d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252)n ilk mısralarını da nereden alınırsa alınsın, Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun mana ve (cid:246)l(cid:231)(cid:252) a(cid:231)ısından Alman dağlarını duman b(cid:252)r(cid:252)d(cid:252) şeklinde d(cid:252)zeltmesi gerekirdi. 27- 37. sayfada d(cid:246)rtl(cid:252)k olarak verilen ikinci şiirden hemen (cid:246)nceki c(cid:252)mle (cid:147)Şiirin ilk d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252)nde zaten (cid:226)şığın niyeti a(cid:231)ık(cid:231)a ortaya konulmaktadır.(cid:148) şeklindedir. C(cid:252)mlede (cid:226)şığın niyeti, onun kendi şiirinde başkası tarafından ortaya konul- maktadır, anlamı vardır. Sondaki (cid:147)ortaya konulmaktadır(cid:148) ibaresi (cid:147)g(cid:246)r(cid:252)lmekte- dir(cid:148) şeklinde d(cid:252)zeltilmelidir. 28- 40. sayfada (cid:147)Oğuz(cid:148) kelimesiyle başlayan paragrafta mahl(cid:226)staş (cid:226)şıklara (cid:147)adaş (cid:226)şıklar(cid:148) denilmesine bir kere daha şahit oluyoruz. 29- 40. sayfada (cid:147)Yozgat(cid:148) kelimesiyle başlayan paragrafın son c(cid:252)mlesindeki (cid:147)bile hayatta olan(cid:148) kelimeleri (cid:147)doğmuş olan(cid:148) olarak d(cid:252)zeltilmelidir. 30- 41. sayfada ilk d(cid:246)rtl(cid:252)kten (cid:246)nceki c(cid:252)mlede bulunan (cid:147)aitti(cid:148) ve (cid:147)mısralar vardı(cid:148) kelimelerinden 1929 yılında Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun okuyup anlayacak ve araştıracak yaşta olduğu bir kez daha anlaşılıyor! 31- 43. sayfada (cid:147)Biz(cid:148) kelimesiyle başlayan paragrafın ilk c(cid:252)mlesindeki me- sel(cid:226) kelimesi d(cid:226)hil vb. iki (cid:231)izgi (- -) arasına alınmalıdır. 32- 45. sayfada ilk paragrafın son kelimesinden, 1927 yılında Sakaoğlu(cid:146)nun yine Ergun(cid:146)un s(cid:246)ylediklerine şahit olduğu anlaşılmaktadır. Paragrafın Sakaoğlu(cid:146)na ait son c(cid:252)mlesi ş(cid:246)yledir: (cid:147) Ergun 1927(cid:146)de, (cid:147)Başlangı(cid:231)(cid:148)ta ş(cid:246)yle diyordu:(cid:148) 33- 45. sayfada, 4. paragraf; (cid:147)(cid:214)nce hemen şunu s(cid:246)yleyelim, beytini aldığımız d(cid:246)rtl(cid:252)k, Karaer(cid:146)in de işaret ettiği gibi ( Karaer, 1973:24) bu şiire ait değildir.(cid:148) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (cid:149) 23 Eleştirimizin 15. maddesinde de hocamızın d(cid:246)rtl(cid:252)k i(cid:231)in beyit ifadesini kul- landığını s(cid:246)ylemiştik. Yukarıdaki c(cid:252)mlesinde de d(cid:246)rtl(cid:252)kten aldığı iki dizeye beyit demesi, yine kendisinin beyit ve d(cid:246)rtl(cid:252)kten habersiz olduğunun bir delili olarak karşımıza (cid:231)ıkmaktadır. 34- 46. sayfada (cid:147)(cid:133)İmparatorluğun Rumeli ve Anadolu topraklarında yaşayan bir adaşının olduğunu elbette biliyordu.(cid:148) ifadesinde sayın TDK (cid:252)yesi hocamızın adaş ve mahl(cid:226)staş kelimelerinin manalarını bilmediğine bir kere daha şahit oluyo- ruz. 35- 46. sayfada sondan ikinci paragrafın ilk c(cid:252)mlesi (cid:147)(cid:214)ztelli, eserin yazılış ta- rihine bakarak 17. y(cid:252)zyıla bağlanmaktadır.(cid:148) şeklindedir ve c(cid:252)mle neyi sorusuna cevap verecek bir nesne istemektedir. Kompozisyon derslerinde ifade bozuk- luklarına (cid:246)rnek g(cid:246)sterilecek bir c(cid:252)mle (!) (cid:231)eşidi ile karşı karşıyayız. 36- 48. sayfada ilk paragrafın son c(cid:252)mlesi (cid:147)˙ukurovalı(cid:146)nın yeni yeni tanınma- sı, Ufk(cid:238)(cid:146)nin batıya daha yakın olması bizde b(cid:246)yle bir kanaatin doğması sağlanmıştır.(cid:148) şeklinde olup kompozisyon hocası Sakaoğlu(cid:146)na yakışan bir ifade olarak karşı- mıza (cid:231)ıkmaktadır. 37- 48. sayfanın 4. paragrafındaki ikinci c(cid:252)mlede 129a-130b, 131b-133a 133b-134a(cid:133) gibi yazma bir eserin sayfaları arasındaki şiirleri (cid:147)varaklardadır(cid:148) demekle, varak ve sayfa kavramlarını da Sayın Sakaoğlu(cid:146)nun bilmediği anla- şılmaktadır. Sayfa demesi doğru olurdu. İleriki sayfalarda da buna benzer (cid:246)r- neklerle karşılaşmak zor değildir. 38- 49. sayfa: (cid:147)İstinsah tarihinin 2 Şaban 1200/31 Mayıs 1786 olması ve Karaca Oğlan(cid:146)ın da i(cid:231)inde yer alması, bazı araştırıcılarca (cid:226)şığımızın yaşadığı y(cid:252)zyıl konusun- da ş(cid:252)phelere yol a(cid:231)ar(cid:148). Neyin s(cid:246)ylenilmek istendiği anlaşılmayan Sayın Sakaoğlu(cid:146)na yakışan bir c(cid:252)mle (cid:246)rneği de budur. 39- 50. sayfanın ilk satırları ş(cid:246)yledir: (cid:147)(cid:133)[Tecer] bu yazmayı tanıtır. Ona g(cid:246)re şiirlerin (cid:231)oğunluğu Cezair(cid:146)de yaşayan (cid:226)şıklara ait olduğu i(cid:231)in makale bu adla anılmış- tır. (Tecer, 1928 b: 124-131).(cid:148) Sayın Prof. Dr. Sakaoğlu(cid:146)nun bu c(cid:252)mlesinde bahs ettiği, (cid:147)bu adla anılmış- tır(cid:148) dediği makalenin ne (cid:246)nceki sayfalarda ne de sonraki sayfalarda adı vardır. Biz makalenin adını bibliyografyadan (cid:246)ğreniyoruz. 40- 51. sayfanın en sondan bir (cid:246)nceki satırında yer alan ((cid:148)) tırnak işaretinin nerede a(cid:231)ıldığı belli değildir. 41- 52. sayfada Saim Sakaoğlu, ´li(cid:146)nin eserinden bahsederken (cid:147)(cid:133)eserin bir yerinde Karacaoğlan(cid:146)ın adı ge(cid:231)mektedir. Konuyu ilk defa Prof. K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252) ortaya atmış ve T(cid:252)rk Saz Şairleri adlı kitabında bilim (cid:231)evrelerine duyurmuştur. (K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252), 1962:331).(cid:148) şeklinde ifadeler kullanmaktadır. İfadeler Sakaoğlu(cid:146)nun kendine ait g(cid:246)r(cid:252)n(cid:252)- yor. (cid:147)Eserin bir yerinde Karaca Oğlan(cid:146)ın adı ge(cid:231)mektedir(cid:148) diyen hocamız esere m(cid:252)- 24 (cid:149) T(cid:220)RKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ racaat etseydi veya eseri g(cid:246)rseydi, Karaca Oğlan(cid:146)ın adının ge(cid:231)tiği sayfayı ve orada s(cid:246)ylenenleri verirdi. K(cid:246)pr(cid:252)l(cid:252)(cid:146)den alıyor, bilgi kendine aitmiş gibi bir ifa- de ile anlatımını s(cid:252)rd(cid:252)r(cid:252)yor. 42- 54. sayfada (cid:147)Tecer(cid:146)in tam metnini verdiği bu şiirin Cunbur(cid:146)da bir d(cid:246)rtl(cid:252)ğ(cid:252) (1973 ve 1985:IV) ve El(cid:231)in(cid:146)de ise bir beyti (1976: 104; 1927: 21) vardır; ancak, Tecer(cid:146)in yazısının g(cid:246)nderilmesiyle ilgili teşekk(cid:252)rden de anlaşılacağı (cid:252)zere Başg(cid:246)z bu şiirin ta- mamını g(cid:246)ndermeliydi.(cid:148) Daha sonraki paragrafta şiirin 7 d(cid:246)rtl(cid:252)kten oluştuğunu Sayın Sakaoğlu s(cid:246)y- lemektedir. D(cid:246)rtl(cid:252)klerden oluşan bir şiirde beyitten s(cid:246)z edilemez. Ancak, daha (cid:246)nceden de bahsettiğim gibi iki mısradan s(cid:246)z edilebilir. Bir defa daha ifade e- dersek Sayın Sakaoğlu d(cid:246)rtl(cid:252)k ve beyit kavramlarını bilmemektedir. Yine yu- karıya aldığımız c(cid:252)mle; anlatım bozukluklarına verilebilecek, (cid:246)ğrenciye anlatı- labilecek bir garip ifade olarak karşımıza (cid:231)ıkmaktadır. Burada Sayın Başg(cid:246)z(cid:146)e g(cid:246)ndermeler de g(cid:246)zden ka(cid:231)mamaktadır. 43- 54. sayfada son paragraf, yine c(cid:252)mle olmayan garip bir anlatım t(cid:252)r(cid:252)d(cid:252)r. Ayrıca (cid:147)aceb(cid:148) ve (cid:147)hicab(cid:148) kelimelerindeki kafiyeyle Tecer(cid:146)i eleştirerek (cid:147)Arab(cid:148), (cid:147)harab(cid:148) kelimelerinin getirilmesinin gerektiğini s(cid:246)ylemektedir. Benim s(cid:246)z ko- nusu paragraftan anladığım budur. (cid:147)Aceb(cid:148) ve (cid:147)hicab(cid:148) kelimelerindeki kafiye sesler (cid:147)cab,ceb(cid:148) dir. (cid:147)Arab(cid:148), (cid:147)harab(cid:148) kelimelerinin kafiye olarak getirilmesi bir cehalet (cid:246)rneğidir. 44- 55. sayfada anlatım bozukluklarına (cid:231)ok g(cid:252)zel bir (cid:246)rnek c(cid:252)mle daha vardır; 7. paragraf: (cid:147)El(cid:231)in, bu yazmadaki Karaca Oğlan mahl(cid:226)slı iki şiirin 16. y(cid:252)zyıl- da yaşamış olan (cid:226)şığımıza ait olabileceğini (cid:147)tahmin(cid:148) etmektedir (1976: 104; 1997: 21).(cid:148) şeklindedir. Bunun dışında c(cid:252)mlede kullanılan ve kitabın bir(cid:231)ok yerinde de defalarca karşımıza (cid:231)ıkan (cid:147)(cid:226)şığımız(cid:148) ib(cid:226)resi de (cid:252)slßp bakımından, ilm(cid:238)lik a(cid:231)ı- sından (cid:231)alışmaya g(cid:246)lge d(cid:252)ş(cid:252)rmektedir. 45- 56. sayfada 7 numaralı başlık ve ilk paragrafında yine (cid:147)adaş(cid:148) s(cid:246)zc(cid:252)ğ(cid:252) ile karşılaşıyoruz. 46- 57. sayfada en son verilen mısra: Evvel(cid:226) K(cid:226)tib(cid:238)(cid:146)den idelim ağaz şeklinde olup, vezin ve durak gereği Evvel K(cid:226)tib(cid:238)(cid:146)den idelim (cid:226)ğ(cid:226)z
Description: