İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (cid:144) FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YAPILI ÇEVRE ÜZERİNDEN MİMARLIK BİLGİSİNİN ÜRETİLMESİ: ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME DOKTORA TEZİ Y. Mimar Sema SERİM Anabilim Dalı : MİMARLIK Programı : BİNA BİLGİSİ EKİM 2006 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (cid:144) FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YAPILI ÇEVRE ÜZERİNDEN MİMARLIK BİLGİSİNİN ÜRETİLMESİ: ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME DOKTORA TEZİ Y. Mimar. Sema SERİM 502992032 Tezin Enstitüye Verildiği Tarih : 28 Nisan 2006 Tezin Savunulduğu Tarih : 5 Eylül 2006 Tez Danışmanı : Prof.Dr. Alper ÜNLÜ Diğer Jüri Üyeleri Prof.Dr. Semra AYDINLI (İ.T.Ü.) Prof.Dr. Vedia DÖKMECİ (İ.T.Ü.) Doç.Dr. Bülent TANJU (Y.T.Ü.) Prof.Dr. Güzin KONUK (M.S.G.S.Ü.) EKİM 2006 ÖNSÖZ Her türlü araçsallaştırıcı etkinliğin anlamayı olanaksızlaştıracağı düşüncesinden hareketle bu tezde hiçbir şey araç kılınmamaya çalışılmıştır. Dil de bu araç kılınmamaya çalışılanların en başında yer almaktadır. Sözcük seçiminde yaygın olana ya da yaygınlaştırılması gerektiği düşünülenlere öncelik tanınmıştır. Dolayısıyla Türkçe olandan çok anlamı aktarma açısından daha isabetli olduğu düşünülen sözcüklere yer verilmiştir, bu nedenle kimi noktalarda kullanımdaki çelişkiler kaçınılmazlaşmıştır. Ciddi fikir ayrılığına düştüğümüz zamanlarda dahi desteğini esirgemeyen ve cesaretlendiren danışman hocam Alper Ünlü’ye, tüm yüksek lisans eğitimim süresince tartışma olanağı bulduğum Semra Aydınlı’ya, dünyanın bir ucundan kaynak ve motivasyon sağlayan arkadaşım Selen Morkoç’a, Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeki çalışma arkadaşlarıma, bitmek bilmeyen, gece gündüz tanımayan tartışmalarımız ve düşünsel desteği için, daha da önemlisi yalnız olmadığımı hissettirdiği için sevgili kardeşim Mehtap Serim’e ve ailemin diğer üyelerine teşekkür ediyorum. 01.10.2006 Sema SERİM ii İÇİNDEKİLER ŞEKİL LİSTESİ v ÖZET vi SUMMARY viii 1. GİRİŞ 1 1.1. Sorunsalın Belirlenmesi 1 1.2. Yönteme İlişkin Düşünceler 5 2. GÖRÜNGÜNÜN TEMSİLİ: BİLGİ 8 2.1. Temsil Eden Olarak Bilginin Görüngü İle İlişkisinde Özne Dolayımının Belirleyiciliği 10 2.2. Mutlak Bir Model ve/veya Hakikat Olarak Bilgi 13 2.3. Temsil Edilen ve Temsil Eden Arakesitinde Araç/Yöntem/Dil 18 2.4. Temsil Edilenin Gerekçesi Olarak Mimarlık Bilgisi 23 3. MİMARLIK BİLGİSİ İÇİN “ZEMİN BELİRLEMEK” 27 3.1. “Zemin Belirleyici” Olarak Köken 28 3.2. Sürekli ve Özgül Diyalektiği 29 3.3. Bir İlk İmge: Arketip 31 3.4. “Kısıtlı Bir Dilsel Yapı”; Kalıp 33 3.4.1. Arketip ve Tipin Arayüzü Olarak Kalıp 34 3.4.2. Christopher Alexander'ın Kalıp Dili ve Yaşantısal Olan 36 3.5. Süreç Çözümlemesi Olarak Tip 49 3.6. Ad Koymak 59 4. YAŞANTI OLARAK YAPILI ÇEVRENİN BİLGİYE DÖNÜŞMESİ 61 4.1. Yapılı Çevre İle Kastedilen 63 4.2. Yapılı Çevrenin Değerlendirilmesi 66 4.2.1. Yapılı Çevrenin Değerlendirilmesinde Farklı Eğilimler 67 . 4.2.2 Yapılı Çevrede Okunabilirliğin İki Yüzü; Açıklama ve Betimleme 80 iii 4.3. Yapılı Çevrenin Bilgisinin Yorum Temelli Bir Yaklaşımla Yeniden Üretilmesi 82 4.3.1. Belleğin Fenomenolojisi ve Boşluğun Yıkılışı 83 4.3.2. Yüzeyin Derinliği ya da Derindekinin Yüzeydeki Görünürlüğü 90 4.4. Yaşantının/Hakikatin Dilden Bağımsızlığı, Dille Görünür Kılınması, Dilin Kendisi Olması 91 4.5. Özgül Olanın Bilgi Değeri 95 5. SONUÇ 100 KAYNAKLAR 105 ÖZGEÇMİŞ 113 iv ŞEKİL LİSTESİ Sayfa No Şekil 3.1 : Alexander'ın kalıplarından örnekler; alt-kültürler mozaiği, hayat döngüsü, kadınlar ve erkekler, kentte çocuklar…………….. 39 Şekil 3.2 : Alexander'ın kalıplarından örnekler; ayırt edilebilir komşuluk, aile fertlerinde karmalık, kamusallık düzeyi………………………. 40 Şekil 3.3 : Alexander'ın kalıplarından örnekler; kamusal alanda uyumak, güneşli yer, caddede dans etmek, basamaktan oturaklar…………. 40 Şekil 3.4 : Alexander'ın kalıplarından örnekler; tek kişiye ait dükkanlar, küçük buluşma odaları, dükkan önü okulları, suya doğru………… 40 Şekil 4.1 : Kayseri eski kent merkezi imgesi………………………………… 88 Şekil 4.2 : Kayseri eski kent merkezi imgesi………………………………… 88 Şekil 4.3 : Kayseri eski kent merkezi imgesi………………………………… 88 v YAPILI ÇEVRE ÜZERİNDEN MİMARIK BİLGİSİNİN ÜRETİLMESİ: ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME ÖZET Bu çalışmada, yapılı çevre üzerinden mimarlık bilgisinin, nasıl üretildiği sorun alanı olarak belirlenmiştir. Nasıl üzerinden nedenlerin sorgulanması ve özne dolayımını temel alan kavramsal bir bakış açısı geliştirmek amaçlanmaktadır. Yapılı çevre üzerinden bilgi üretimindeki yaklaşımlar tartışılarak, özgül bir yapılı çevrenin okunmasında, anlamak için anlamlandırmanın ve kavramsallaştırmanın olanakları araştırılmaya çalışılmaktadır. Özellikle aynı görüngüye ilişkin bilginin, farklı düşünce gelenekleri ve farklı duruşlar içinden üretilmesiyle görüngünün kazanacağı, göstereceği farklı anlamlara dikkat çekilmektedir. Bilginin üretilmesinde, çözümleme, deşifre etme, açıklama, tanımlama, okuma, betimleme, yorumlama gibi farklı isimler alan değerlendirme edimi, farklı düşünce yapıları içinden ele alınırken yöntem kavramı da sorunsallaştırılmaktadır. Yöntemin her durumda geçerli olan bir formülü, şemayı ya da modeli işaret eden, genelliği ve tümelliği hedefleyen içeriği, bağlam bağımlı, özgül bakış açılarını içerecek şekilde genişletilmeye çalışılmaktadır. Bu sayede anlama yolunda anlamlandırma olarak bilginin araçlardan dolayısıyla da amaçlardan boşalarak özerkleşmesinin koşulları soruşturulmaktadır. Konvansiyonel bilgi üretim biçimleri, epistemolojik değişimle birlikte gelen, nesnellik, kesinlik, mutlaklık ve yarar öğretisine eleştirel pozisyon alan düşünsel tavırlarla karşılaştırılarak anlaşılmaya çalışıldığında özne dolayımı, dil, hakikat ve meşruluk sorgusu kaçınılmazdır. Bilgi bir temsil problemidir, temsil ise dolaysız bir yerine geçme, ayna tutma, aslını işaret etme ediminden çok bir anlamlandırma edimidir. Bu bağlamda hakikat bulunmaktan çok kurgulanır, bu süreçte özne dolayımı belirleyicidir, dil hakikatin ortamındır ve bir meşruluk zemini olarak mimarlık da hakikatin gerekçelerinden biridir. 20. yüzyıl düşüncesinde aydınlanma aklına, pozitivizme, nesnelliğe karşı geliştirilen eleştirel yaklaşımlar, dilin ayrıcalıklı konumuna dikkat çekmektedir. Mimarlıkta zemin tanımlanmaya kalkışıldığında köken, arketip, kalıp ve tip en bilinen ve yaygınlık kazanmış anahtar kavramlardır. Bu kavramların zemin tanımlayıcı metafizik çağrışımlardan sıyrılması sağlandığında mimarlık bilgisinin üretiminde taşıdıkları potansiyeller açıkça görülebilir. 20. yüzyılda zemin oluşturmak üzere tanımlanmış her türlü metafizik etkinlik, etkili bir şekilde eleştirilmektedir. Köken de zemin tanımlayıcı bir kavram olarak bu eleştirilerden payına düşeni almıştır. Kökenin tekrarlanan süreklilik ile kurulduğu düşüncesi, mutlak başlangıç olarak köken anlayışı ile yer değiştirdiğinde kökenin kavramsal çerçevesinin daha isabetli çizileceği düşünülmektedir. Köken burada derindeki imge olarak arketipin görünür kılınması olarak ele alınmaktadır. Bir ilk imge olarak arketip, bellekte içkindir; ideal, ilkesel ve soyut olandan çok imgeselden yaşantıdan somuttan vi kaynaklanır. Arketiplerden gücünü alan kalıp ise, bir şablon olmanın ötesinde arketipin deneyim üzerinden görünür kılınmasıdır; her farklı bağlamda özgül bir duruşla ifadesini bulur. Bitmiş bir biçime referans vermeyen kalıp, imge kadar da belirsiz değildir; modele dönüşmesi ertelenmiş bir prototiptir. Alexander’ın kalıp dili, yaşantısal olanı içermesi, ilişkileri betimlemesi, derinlikli bir sezgisellikle kurulmasıyla kalıbın sözlük anlamının sınırlarını genişletmiştir. Yüzeydeki sınıflandırıcı ve genelleyici yanı, bir paradigma değişimi öngördüğü ve fenomenojik bir duyarlılık barındırdığı düşüncesini örtememektedir. Mimarlık bilgisinin üretimine, özgülü açık etmeye çalışan yanı ile konvansiyonel epistemolojik çerçevelerin dışında kalan bir yaklaşım getirmektedir. Kalıba göre biçimle ilişkisi daha kurumsal olan tip ise özellikle 20. yüzyılda bağlamı hesaba katan yanı ile özgül bilginin üretimine katkı sağlamıştır. Bugün gelindiği noktada süreç çözümlemesi olarak tipoloji, sadece bir bilgi üretme şekli olarak soyut bir ilkeden, temeldeki bir ilk geometrik birimden, ihtiyaçların karşılanmasına bağlı bir işlevden, dolayısıyla idealize edilmiş bir köken anlayışından ya da salt kökene ilişkin bir olgudan temellenmez. Aslında ad koymak, etiketlemek olarak anlaşılmaz, betimlemek için bir ilk adım olarak görülürse, kalıp ve tip üzerinden bilgi üretmek; şiirle ilişkili ad koyucu bir etkinlik olarak görülebilir. Dolayısıyla üçüncü bölümde köken, arketip, kalıp ve tipin; pozitivizmin çizdiği çerçevenin dışına çıkıldığında yapılı çevreyi anlamak için sunduğu olanaklar sorgulanmaya çalışılmaktadır. Pozitivist gelenek içinde zemin tanımlayıcı olarak görülen kavramların potansiyelleri üzerine düşünüldükten sonra, yapılı çevreyi anlamak için yapısalcı referansları ve bakış açısını kullanan yaklaşımlar ve bu yaklaşımlara getirilen eleştiriler değerlendirilmeye çalışılmaktadır; bu eleştiriler daha ziyade post-yapısalcılık, fenomenoloji ve hermeneutik kaynaklıdır. Bu farklı yaklaşımların yapılı çevreye ilişkin bilgileri değerlendirilirken yapılı çevrenin çağrıştırdıklarının çerçevesi daraltılarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Burada yapılı çevreyle kastedilen; tek mekan ya da bina ölçeği olmadığı gibi, değerlendirme sürecinde daha karmaşık verilere ve ölçütlere gereksinim duyulan metropoller de değil, genel anlamda yaşantının geçtiği, yerleşimi barındıran kentler ya da kent parçalarıdır. Yapılı çevreyi çözümlemeye çalışan mekan dizimi, biçim grameri gibi aksiyomatik, model temelli yaklaşımların ve çevre-davranış teorilerinin yapılı çevreyi anlama konusundaki zaafları bulunmaktadır. Bu zaaflar, genellemeler yerine özgülün bilgisini üretmedikleri, bilginin üretiminde dili araçsallaştırdıkları, anlamın çok boyutluluğunu benimsemek yerine, anlamın sınırlarını çizmeye çalıştıkları için kaçınılmaz hale gelmektedir. Ve ancak pozitivist bakış açısının ve yapısalcı bilgi kuramının belirleyiciliği kırılarak bu zaaflar görülebilir ve alternatif okuma önerileri geliştirilebilir. Bu değerlendirmelerin ışığında özgül bir yapılı çevreye ilişkin bilginin yorum temelli bir yaklaşımla üretilmesinin olanakları bellek, boşluk, yüzey ve derinlik kavramları üzerinden sorgulanmaktadır ve anlamlandırmanın olanakları araştırılmaya çalışılmaktadır. Sonuç itibariyle bugün, imge betimlenirken ve gösterge kurulurken özdek ile düşünce, gösterenle gösterilen, arasındaki mesafe ne kadar açılırsa bilginin içeriğini derinleştirmek ve anlamı yoğultmak da o kadar kolaylaşacak gibi görünmektedir. Bu nedenle tezin bütününde, yapılı çevrenin bilgisinin üretiminde, başka bir ifadeyle yapılı çevrenin anlamlandırılmasında, görüngünün özne dolayımıyla pozitivist sterotipleri kırarak kendini açmasının olanakları tartışılmaktadır. Bu olanakları yaratabilmek eleştirel, özgül olana odaklı, alternatif bakış açılarını gerektirmektedir. vii PRODUCING ARCHITECTURAL KNOWLEDGE THROUGH THE BUILT ENVIRONMENT: A CRITICAL EVALUATION SUMMARY The main problem of this dissertation is how architectural knowledge is produced. Through various ways, it aims to question the reasons and develop a conceptual view point mediating the subject. By discussing various approaches about the knowledge of the built environment, on the way of reading a specific built environment for understanding, the potentiality of meaning and the process of conceptualization are discussed. Especially producing knowledge based on the same phenomenon, through different traditions and different positions, it proposes to discuss different meanings the phenomenon acquires or signifies. In producing knowledge, the evaluation strategies take different names such as analysis, decoding, explaining, defining, reading, describing or interpreting. In fact through these strategies, the thesis argues, the concept of method which is problematized. The content of the method that designates the formula, schema, model which is valid in every circumstance aiming at generality and universality is enlarged which comprises context-bound specific view points. With this consideration, the autonomy of knowledge is interrogated by obliteration of tools and thus the aims through the notion of method. When the contradistinction between conventional ways of producing knowledge and the modernist criticism to the epistemology that derives from the doctrines of objectivity, certainty, absoluteness and utility is aimed to be deciphered, thinking about the mediating subject, language, truth and the question of legitimacy become inevitable. The knowledge is a problem of representation and knowledge as representation means charging with meaning rather than presenting, mirroring or indicating. Consequently, truth can not be discovered but it can be invented or speculated. On the way of truth subject is the main mediator and the language is the main medium of truth. In this vein, architecture is nothing but the justifying instrument of truth. In fact in the 20th century conjuncture, the criticisms of the positivism, objectivism and structuralism emphasize the stratified character of language. An attempt to define a ground in architecture has to confront the prevalent concepts of the origin, the archetype, the pattern and the type. These concepts are the most eminent ones alluding to a starting point. It is discussed then that when these concepts are freed from their metaphysical implications, their potential about producing knowledge in architecture can be undertaken more precisely. In the 20th century, all metaphysical attempts that aim to construct a safe ground are criticized. The notion of origin was the main target of these criticisms. Instead of the notion of an origin as an absolute beginning, the idea of an origin constructed by the iterative permanence can restore the potential of the term. Origin in this thesis is proposed as viii an image in the deep which makes the archetype considerable. Archetype is a primary image which is immanent in memory. It relies on shared experience beyond time, concrete phenomenon and imaginary rather than ideal, abstract phenomenon and a principle. Pattern that has originated from archetype is beyond being a template or tool that makes the archetype visible; it gets its specific expression in different contexts with a specific stance. Pattern does not refer to concrete form and also is not as ambiguous as image; it is in fact a prototype whose transformation to being a model is postponed. Christopher Alexander’s pattern language expands the conceptual borders of ‘pattern’ by holding experience, describing intricate relations and using a profound intuition. First impression about patterns analyzed with a first glance depicts the notions of categorization, taxonomy, and generalization but this first impression can not blur its phenomenological providence and paradigmatic structure. It gathers a new point of view apart from conventional epistemological directions to architectural knowledge which concentrates on specificity. The notion of type also makes significant contribution to the notion of specificity in the second half the 20th century by emphasizing the importance of the context. Type refers to the substance much more than the pattern. In contemporary conjecture, typology is not only based on abstract principles, primary geometric forms or functions in other words it is not based on an idealized origin. Other than naming as mere labeling, if evaluated as first diagnostic steps on the way of description; the notions of pattern and type can be seen as naming acts which are related with the poetic. Therefore, it is argued that the potentiality of these concepts for understanding the built environment needs to be freed from previous conventional evaluations. After highlighting the concepts that are evaluated as foundationalist in the positivist evaluations of the built environment, the thesis aims to evaluate the structuralist view point and its critique. The critique to structuralism especially comes from the post- structuralist, phenomenological and hermeneutic perspectives. While evaluating the knowledge produced through these distinct approaches, the thesis accentuates their constricting attitude of framing the built environment. It is intended that built environment is neither a single building nor a metropolis which needs more sophisticated evaluation processes for understanding. Here built environment specifically refers to cities, towns or part of cities which imply possibilities of explicit and clear experience. Axiomatic and model based view points which analyze built environment as space syntax, shape grammar and environment-behavior theories have shortcomings. These shortcomings become inevitable because of their insistence on generalization rather than specificity, instrumentalization of language and fixing the meaning rather than accentuating its multivalence. By following this path of argument, the possibilities of the knowledge of a specific built environment based on interpretation of meaning developed mainly from the notions of memory, space, surface and essence are favoured. Consequently, today on the way of describing the image and constituting the sign when the distance between the matter and the idea, the signifier and the signified is expanded as much as possible, the content of knowledge and the condensation of meaning become more refined. For this reason, the overall thesis is the searching of an alternative view point in which the phenomenon opens itself explicitly for becoming knowledge through the subject by overcoming the positivist stereotypes. ix
Description: