Birleşik Arap Emirlikleri 22010 Resmi Adı Birleşik Arap Emirlikleri Başkent Abu Dabi Yüzölçümü 82.880 km² Nüfus 7.512.000 (%75’i yabancı işçi) GSYH 301,8 milyar dolar Hükümet Biçimi Federatif Emirlik Devlet Başkanı Şeyh Halife Bin Zayid El-Nahyan Şeyh Abdullah Bin Zayid El- Dışişleri Bakanı Nahyan Türkiye Büyükelçisi Halid Ghanim El-Gaith Askeri Harcamalar 10 milyar dolar Asker Sayısı 51,000 Etnik Yapı Arap % 50 Güney Asyalı % 42 Diğer % 8 Dini Yapı İslam % 76 Hıristiyan % 11 Diğer % 13 Petrol Üretimi 2,79 milyon varil/gün Petrol Tüketimi 435.000 varil/gün İhracat 195,8 milyar dolar İthalat 159 milyar dolar Birleşik Arap Emirlikleri 2010 Cengiz Dinç [Yrd. Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü] Özet Birleşik Arap Emirlikleri, fosil yakıtlarca zengin, ekonomisini çeşitlendir- mek için turizm, ticaret ve lojistik gibi sektörlere önem veren büyük bir ekonomiye sahiptir. 2010 yılında 2009’da Dubai’de patlak veren eko- nomik krizin yaraları sarılmaya çalışılmıştır. Güvenlik alanında şu anda en büyük tehdit olarak algılanan İran’a karşı diğer KİK üyeleri gibi Batı güvenlik şemsiyesi altına girilmektedir. BAE, hem küresel terörizmle mücadelede ABD’ye yardımla, hem de Afganistan, Pakistan ve Filistin gibi ülkelerdeki kalkınma yardımları konusunda da oldukça aktiftir. Anahtar Kelimeler: Birleşik Arap Emirlikleri ■ İran ■ Suudi Arabistan ■ ABD United Arab Emirates 2010 Abstract United Arab Emirates, although rich in fossil fuels, tries to diversify its economy by prioritizing trade, tourism and logistics as leading sectors. In 2010, the Emirates was busy in mending the damages of 2009 Dubai economic crisis. In terms of security, the Emirates, like other GCC members, is under Western security umbrella which is currently poised against the biggest perceived threat, Iran. UAE is very active in helping the U.S. in its war on terror and also in providing developmental aid to Afghanistan, Pakistan and Palestine. Keywords: United Arab Emirates ■ Iran ■ Saudi Arabia ■ USA Giriş B irleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) ilgili 2010’daki gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için ülkenin yakın geçmişindeki önemli gelişmeleri arka plan bilgisi olarak kısaca sunmak faydalı olacaktır. Çünkü aşağıda detaylar verildiğinde görüleceği gibi, 2010 yılında ülkenin genel politi- kalarında ve uluslararası ilişkilerinde büyük oranda bu arka plana dayalı bir devamlılık söz konusudur. Federal yapıdaki BAE’yi Abu Dabi, Dubai, Acman, Füceyre, Resü’l-Hayme, Şerce ve Ummül-Kayveyn Emirlikle- ri oluşturmaktadır. Abu Dabi dışındakiler küçük yüzölçümlerine sahip, şehir devleti görünümündedirler. Emirlikler, bulundukları coğrafi bölge- nin, sosyo-ekonomik, etnik, kültürel yapısı, bölgesel güvenlik kaygılarıy- la bağlantılı olarak bazı temel politikalara sahiptir. Emirlikler arasında büyük farklılıklar olsa da; bu faktörler ve politikalar şu şekilde dile ge- tirilebilir: Emirlikler, genel olarak zenginliklerini, bölgede diğer benzer özelliklere sahip, kendisi gibi Körfez İşbirliği Konseyi’ne üye (Suudi Ara- bistan, Kuveyt, Umman, Katar, Bahreyn) ülkeler gibi fosil yakıtlara (petrol ve doğalgaz) borçludurlar. Bu kaynakların Emirlikler arasında çok farklı bir dağılıma sahip olması, ekonomiyi çeşitlendirme gerekliliğinin özellik- le bu kaynaklar bakımından fakir olan Dubai tarafından ciddiye alınma- sını gerektirmektedir. Emirlikler, diğer KİK üyeleri gibi, bölgesel ‘avcı devletlere’ (örneğin eskiden Irak, şimdi İran) karşı, kendi güvenliklerini sağlamada yetersiz kaldıklarını düşündüklerinden dış güvenliklerini ve içerideki rejim istikrarını, genel olarak Batılı ülkelerin, özellikle ABD’nin şemsiyesi altında sağlama politikası izlemektedirler. 340 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2010 Hiçbir siyasi partiye izin verilmeyen BAE’deki en yüksek yet- ki ve karar organı, yedi emirliğin Emirlerinden oluşan Emirler Yüksek Konseyi’dir. Bu konseyin başkanı, Devlet Başkanı’dır. Yüksek Konseyin hem yasama hem de yürütme yetkisi bulunmaktadır. Yüksek Konsey üye- leri, kendi aralarından Devlet Başkanını ve yardımcısını seçmektedirler. BAE’yi oluşturan 7 Emirliğin temsilcilerinden oluşan 40 üyeli Danışma Meclisi niteliğindeki Federal Ulusal Konsey üyeliklerinin yarısı, yöneti- ciler tarafından atanan 7 bin kadar seçmence 16 Aralık 2006’da gerçek- leştirilen seçimlerle belirlenmiş; diğer yarısı ise Emirler tarafından doğ- rudan atanmıştır. Ulusal Konsey’de, Abu Dabi ve Dubai’nin sekizer, Şerce ve Resü’l-Hayme’nin altışar, Ummül-Kayveyn, Acman ve Füceyre’nin de dörder kontenjanı bulunmaktadır. Ayrıca atanmış ikincil seçmenlerde de bu oranlar korunmaktadır. Genel seçimler olmadığı için, vatandaşlar, so- runlarını geleneksel şekilde ‘meclis’ toplantılarında doğrudan liderlere iletebilmektedirler. BAE hükümeti, özellikle güvenlik ve silahlanma alanlarında her ne kadar Batılı hükümetlere çok yakın bir siyaset izlese de, insan hakları konusunda hassas olan bu muhataplarının gerek resmi kurumlarından ge- rekse basın ve STK’larından oldukça ağır eleştirilere muhatap olmaktadır. Bu eleştirilere göre, insan hakları açısından BAE’deki durum 2010’da da rahatsız edici olmaya devam etmiş, herhangi bir reform göze çarpma- mıştır. Ülkenin otoriter yapısı nedeniyle dışarıya pek bilgi sızmasa da, keyfi tutuklamalar, kamçılamanın bir ceza metodu olarak kullanılması, uzun süreli gözaltılar eleştiri konusu olmaktadır. Büyük oranda yabancı uyruklu sözleşmelilerin çalıştığı bir alan olan yargı, tam bağımsız değildir. Hakimlerin kararları, siyasiler tarafından kontrole tabidir ve beğenilme- yen kararları alan bu yabancı hakim ve savcılar sınır dışı edilebilirler. Dolayısıyla, yargı sistemi, yönetici sınıfı kayırır. Basında devlete ait yayın organlarının ağırlığı vardır ve medyada be- lirgin bir oto sansür göze çarpmaktadır.1 Hükümet ve bakanların belirli bir şekilde eleştirisi mümkünse de ifade özgürlüğü ile ilgili gelişmeler yeterli değildir. Örneğin, Emirlerin eleştirilmesi veya “sosyal rahatsızlık yarata- cak” yayın ve konuşmaların cezası 1,4 milyon dolar gibi yüksek seviyele- re kadar çıkmaktadır. Hükümet web sitelerine erişimi kısıtlayabilmekte, sohbet odalarını, blogları ve anında mesaj hizmetlerini izleyebilmektedir.2 Kadınların düşük statüsü önemli bir insan hakları konusudur. Örne- ğin, ev içi şiddete maruz kalan kadınların devletçe yeterince korunma- ması; polis tarafından evlerine dönmeye zorlanmaları 2010’da da eleştiri konusu olmuştur. Yıl içinde, BAE Federal Yüksek Mahkemesinin, bir er- BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ ■ 341 keğin, şeriata göre, karısını ve yetişkin olmayan çocuklarını “iz bırak- madan” dövebileceğine hükmetmesi diğer bir eleştirilen konu olmuştur. BAE, bu gibi konularda, özellikle batıdan gelen eleştirilerin bazılarına karşı hassastır. Yetkililer sık sık, BAE’de kadınların iyi eğitim aldığından, ülkede istihdam içinde kadınların oranının arttığından (bu oran 1970’ler- de yüzde 3 iken şimdilerde yüzde 14’e çıkmıştır), Ulusal Konsey içinde 40 üyenin 9’unun kadın olduğundan, ayrıca kabinenin 4 üyesinin kadın olduğundan bahsetmektedirler.3 Emirliklerdeki Ekonomik Gelişmeler Emirlikler, 200 milyar dolardan fazla ekonomik büyüklükle, Suudi Arabistan’dan sonraki en büyük Arap ekonomisi olduklarına sık sık vurgu yaparlar. Emirlikler’in, Uluslararası konumu bazı göstergeler bakımından şöyledir: İnsani Gelişmişlik Endeksi, Dünya’da 32., bölgesinde 1.; Küre- sel Barış Endeksi, Dünya’da 40. (144 ülke arasında); Küresel Rekabetçi- lik Endeksi, dünyada 23. (133 Ülke arasında).4 Ayrıca, BAE’nin Demok- rasi notu 4.15/ 10 (endekslenen 128 ülke arasında 92.); Piyasa ekonomisi notu ise 7.5/ 10 (endekslenen 128 ülke arasında 21.) olarak değerlendi- rilmektedir.5 Çin örneğinde olduğu gibi, küresel geçerliliği olan, otoriter- likten fazla taviz vermeden kapitalist dünya ekonomisine entegre olma modeli, BAE için de geçerlidir. BAE’nin ekonomi alanındaki temel devlet politikası, Şeyh Muhammed Raşid el-Maktum’un da belirttiği gibi, ülkenin en önemli uluslararası ya- tırım bölgelerinden birisi olmasıdır. Bunun için bölgesel barış ve huzurun temini ve idamesi; ticaret, turizm ve lojistik gibi alanlarda yatırımların aynı hızla devam edebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarına devam edilmesi gerekmektedir.6 BAE ekonomisinin çeşitlendirilmesi, böylece fosil yakıtlar dışında daha sağlam kaynaklara dayandırılması gayretleri çerçevesinde, BAE’de daha eğitimli bir nüfusa sahip olma çabaları göze çarpmaktadır. Örneğin, 2010 bahar yarıyılında, el-Ayn’daki BAE üniver- sitesinde 12 bin ve Şerce Amerikan Üniversitesi’nde de 5 bin öğrenci bulunmaktaydı. Anaokulu hariç karma eğitimin olmadığı BAE’de, ABD, İngiltere ve Avustralya gibi pek çok ülkeden üniversitenin kampüsleri bu- lunmaktadır. 2010 yılındaki haberlerde, 300’den fazla devlet okulunda, Şeyh Halife tarafından, 2009’da başlatılan 10 yıllık bir plan çerçevesin- de, rafine ve girişimci bir işgücü oluşturulması istendiği belirtilmişti. Yeni müfredata göre, tüm BAE vatandaşı çocuklar Arapça ve İngilizce olmak üzere iki dilde yetkin olacaklardır. Bu plan çerçevesinde, yıllık 40,000 Sterlinlik maaşlar ve ücretsiz barınma gibi cazip tekliflerle, İngiltere’den binlerce öğretmen getirilmektedir.7 342 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2010 2009’un bitmesine bir ay kala patlak veren “Dubai Krizi” ile ekonomi alanında dikkatleri üzerine çeken borç ödeme krizi, 2010 yılının tümünde de BAE’yi meşgul etmiş, BAE ve Dubai modelinin hem Arap dünyasında hem de Batı tarafından tartışılmasına yol açmıştı. 2009 yılı biterken Du- bai hükümeti Dubai World holdingini yeniden yapılandıracağını ve borç geri ödemelerini 30 Mayıs 2010’a kadar dondurmaları için kreditörlere çağrı yapacağını duyurmuştu. Dubai World’un yaklaşık 59 milyar dolarlık bir borcu bulunmaktaydı ve özellikle Nakheel kanadının sorumlu olduğu 22 milyar dolarlık borcun bir kısmının geri ödenemeyeceği endişesi baş göstermişti. Kriz öncesi 2008’de zirve yapan fiyatlara göre bir yıl içinde mülklerin fiyatı yüzde 50-60 arasında düşünce, açık pozisyondaki gay- rimenkul yatırımcıları, büyük gayrimenkul yatırımlarını geliştirmek için aldıkları borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Dubai’de gayrimenkul ge- liştirme, yüksek katma değer üretme ve ekonomik çeşitlendirmenin ana damarlarından birisini oluşturmaktadır. Ekonomik krizin patlaması ve sonrasındaki gelişmeler, bölgenin genel sistemi içerisinde, alttan alta kaynayan, derin tartışmaların tekrar su yü- züne çıkmasına yol açmıştır. Bir bütün olarak BAE ekonomisi, dünya fi- nansal krizinin üzerinden 24 ay geçtikten sonra, 2010’da yüzde 2,5 kadar büyüyerek toparlanma sinyalleri vermiştir. Dubai ekonomisi ise 2009’daki yüzde 4’lük küçülmeden sonra 2010’da da yüzde 0.4 küçülmüştür. Ayrı- ca Dubai bütçesinin 2010 yılında 6 Milyar dirhemle (1.63 milyar dolar) yüzde 16.9 açık vermesi beklenmekteydi.8 Tüm bunlara karşın, örneğin Dubai Emiri el-Maktum, 2010 yılında BAE ekonomisinin iyi iş çıkardı- ğını; yakın zaman da 11.5 milyar dolarlık 32 superjumbo A-380 sipariş eden Emirates hava yollarının, yeni siparişler yapmak üzere olduğunu be- lirtmekteydi.9 BAE Dış Ticaret Bakanı Lubna el-Kassimi’ye göre de, BAE yaşamak ve yatırım için ideal bir yer olmaya devam etmiştir.10 Görüldüğü gibi, yetkililer moralleri yüksek tutmaya, BAE’ye yatırımcıları çekmeye çalışmaktadırlar Dubai hükümeti, 2009 sonundaki açıklamalarında, Dubai World şir- ketinin borçlarını devlet olarak sahiplenmemişti. Krizde, başta İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve Japonya merkezli bankalarda, verdikleri kre- dinin geri dönmeme ihtimaliyle karşılaşmışlardı. Soruna bir çözüm ara- yışı içerisinde gözler, en büyük ve en zengin Emirlik olan Abu Dabi’ye çevrilmiş böylece, Abu Dabi’nin, Emirlikler arasında ne kadar baskın olduğunu bir kez daha göz önüne serilmişti. BAE’nin petrol rezervleri- nin % 95’i ve doğal gazın da % 92’si Abu Dabi’ye ait olup buna karşın Dubai’nin petrol rezervleri 1991’de azalmaya başlamıştır ve fosil yakıtlar BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ ■ 343 Dubai milli gelirinin yüzde 10’undan daha düşük bir katkı sağlamaktadır. Bu durum, Dubai’yi ekonomiyi çeşitlendirme konusunda daha fazla baskı altında tutmakta ve risk almaya zorlamaktadır. 2010’daki gelişmelerse, BAE’deki patrimonyalizmi açıkça göstermiştir. Dubai hükümeti, Dubai World’ü kurtarmak için harekete geçmiş ve şirketin 9.5 milyar dolarlık borcunun ödeme planı için kreditörlerle masaya oturmuştur. Plana göre, bazı borçların ödenmesi 8 yıla kadar yayılacaktı.11 Böylece, devlete ait şirketin aslında büyük oranda yönetici sınıf mensuplarına, örneğin Şeyh el-Maktum’a ait olduğu, 2009’da batılı kreditörlerin ima ettiği gibi, do- laylı bir yolla kabul edilmiş oldu. Daha önemlisi, Dubai’nin emlak piya- sasından çekilmek istemediği anlaşıldı. Ancak, Dubai’nin hesapsız borç- lanmasından diğer üyelerin rahatsız olduğu da ortaya çıktı. Federal Milli Konsey, Federal hükümetin en fazla ülke hâsılasının yüzde 25’i kadar ya da 200 milyar dirheme kadar borçlanmasına, böylece ancak ödeyebileceği kadar borcun altına girmesine yönelik bir yasa çıkarttı.12 Zaten, Dubai’nin bir şehir olarak fazla ön plana çıkması da Emirlikler’de ve bölge devletleri olan Bahreyn, Suudi Arabistan, Umman, Katar ve Kuveyt’te diğer önemli şehirlerin rekabet duygusunu kamçılamıştır. 2010’daki açıklamalara göre, Dubai modelini gerektiği kadar muhafazakâr olmadığı ve fazla riskli bul- duğu için onaylamayan, Abu Dabi’nin, daha fazla ofis ve mesken inşası yaparak bunların daha ucuza satılmasını veya kiraya verilmesini sağla- yacağı, böylece insanların kiraların daha ucuz olduğu Dubai’den her gün gidiş geliş yapmasına gerek kalınmayacağı belirtilmekteydi. BAE’nin başkenti ve nüfus bakımından Dubai’den sonra ikinci büyük emirliği olan Abu Dabi, aynı zamanda BAE’nin siyasi, endüstriyel ve kül- türel merkezi konumundadır. BAE’de en büyük şehirler ve nüfusları (bin kişi olarak) şu şekilde sıralanmaktadır: Dubai (1,771), Abu Dabi (897), Şerce (846), el-Ayn (Abu Dabi) (652), Acman (373), Resü’l-Hayme (172). BAE tipi ekonomik kalkınma genel olarak diğer küçük KİK üyelerinde de gerçekleştirilmeye çalışılan bir modeldir. BAE’nin, çok büyük kısmı Abu Dabi’ye ait olan yaklaşık, 97.8 milyar varillik petrol rezervi (dünyada 7. ülke) , 6.071 trilyon m3’lük doğal gaz rezervi (dünyada 6.) ve günlük 2.4 milyon varillik petrol üretimi (dünyada 4.) bulunmaktadır.13 BAE ekono- mik modeli fosil yakıtlardan elde edilen gelirin yurt içinde ve dışında de- ğişik alanlara yatırılarak, ekonominin çeşitlendirilmesi ve böylece hem bu kaynakların fiyatlarındaki dalgalanmaya (fiyatın çok düşük bir seviyeye gelmesi) hem de bitmesi veya kullanımlarına çok az ihtiyaç duyulur hale gelmesi gibi gelişmelere karşı ülke ekonomisini daha esnek ve dayanıklı kılmaya yönelik olduğu görülmektedir. 344 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2010 Aynı zamanda bir OPEC üyesi de olan BAE için de, petrol fiyatlarında tüketiciler tarafından istenen arz güvenliğinin yanında talep güvenliği ve makul fiyat seviyesinin yakalanması süreklilik arz eden en önemli amaç- lardan birisidir.14 2010 yılında, BAE’nin, ham petrol, petrol türevleri ve gaz ihracatı 88.2 milyar dolarken, bunun 2011’de 92.6 milyar dolara çık- ması beklenmekteydi. Böylece cari fazla 15 milyar dolardan 17.2 milyar dolara çıkacaktı. BAE Enerji Bakanı el-Hamli’ye göre, aslında Batı’da ve dünyada enflasyonist baskılar yaratan, 80 dolar seviyelerindeki petrol fiyatları “olukça makuldü”. Bakan, “100’ün üzerini de sevmiyorum, 30’u da sevmiyorum” diyerek, petrol fiyatlarında BAE ve Körfez için “makul” petrol fiyatlarının çerçevesini çizmekteydi. Fosil yakıtlar yanında, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımın da, bu alanda den- ge ve sürdürülebilirlik için gerekli olduğu belirtilmekteydi.15 Fosil yakıt- ların fiyatlarının yüksek kalması BAE ekonomisi için önemlidir; örneğin 2010 için, petrolün varili 85 dolarken yüzde 3.2 büyüyen ekonominin, petrol 75 dolarken ancak 2.5 büyüyeceği tahmin edilmekteydi.16 Yüksek cari fazla yanında, 216 milyar dolarlık ithalatla BAE Orta Doğunun en bü- yük ithalatçısı konumundadır; istikrarı ve önemli bir Pazar olarak tüketim gücünün devam etmesi, küresel ekonomi için önemlidir.17 BAE’deki banka aktiflerinin toplamı, ülkenin gayri safi hâsılasının iki katı kadar, 400 milyar dolardan fazla olup, kendisinden 2,5 kat daha büyük bir ekonomiye sahip Suudi Arabistan’la bankacılık sektöründe ra- hatlıkla rekabet etmektedir. Dubai, ekonomik büyüme ve uzun dönemli istikrara kavuşma çabalarını, finans, turizm, ulaştırma ve emlak sektörle- ri gibi alanlardaki faaliyetleriyle sürdürmektedir. Görüldüğü gibi, BAE, özellikle Dubai sayesinde yükselen önemli bir küresel finans ve ticaret merkezi konumuna yükselmiştir ve bunu devam ettirmek istemektedir. Bunun için, yatırımcılar ve turistler açısından imajının iyi olması, gerekli yatırımları çekebilmesi ve ortaya çıkan ürünleri pazarlayabilmesi gerek- lidir. Ucuz krediye ve ucuz yabancı emeğe dayalı ekonomi, lüks konutlar, oteller, insan yapımı adalar ve 2010’un başında hizmete açılan 828 metre yükseklikle “dünyanın en yüksek binası” unvanına sahip “Burj Dubai” gibi yatırımlarla kendini göstermektedir. 20 milyar dolarlık “Downtown Dubai” projesisin parçası olan ve açılışta, Burj Khalifa adını alan bina için, 1-1,5 milyar arasında, çeşitli maliyet rakamları verilmektedir.18 Genel olarak KİK üyeleri BAE ve özellikle Dubai ile ilgili tartışmala- rın tarihsel, bölgesel ve küresel bir arka planı vardır. Bu tartışmanın en önemli boyutlarından birisi, zengin ve fakir Araplar (ve genel olarak Müs- lümanlar) arasındaki uçurum ve bazı Arapların elindeki bunca zenginliğe
Description: