T.C Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Yüksek Lisans ÖDEV TUĞRUL KURT DERSIN ADI: BATIDA DİNLER TARIHI ÇALIŞMALARI | DERSIN HOCASI: PROF.DR. ÖMER FARUK HARMAN TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV Antik Roma ve Dinsel İnançları Çalışmaya dair: Bu çalışmamızda Antik Roma ve Roma dinlerini en genel özellikleri ile kısaca zikretmeyi hedefledik. Roma devletinin efsanelere göre kuruluşu, Roma’nın tanrıları, dinleri, inanışları ve Roma’daki çeşitli inanışlar ve özellikle mistik hareketleri ana hatlarıyla zikredilmiş, mitolojik bilgilere yer verilmiştir. Bu çalışmada Antik Roma ele alındığından Roma devletinin yıkılışına kadar değil, aslında 4. Yüzyılda Hristiyanlığın kabul edilmesine kadar zaman ele alınmıştır. 1 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV İçindekiler: Giriş……………………………………………………………………………………………………………………………..3 I. Roma’nın Kuruluş Efsanesi………………………………………………………………………………4 II. Etrüskler ve Dinî İnançları……………………………………………………………………………….8 III. Roma’da devlet ve özel din anlayışı:…………………………………………..…………………..10 1. Devlet Dini (Sacra Publica)…………………………………………………………..10 2. Özel Din (Sacra Privata)………………………………………………………………..11 IV. Krallar Dönemi………………………………………………………………………………………………12 V. Cumhuriyet Dönemi……………………………………………………………………………………….12 VI. Sezarlar Dönemi…………………………………………………………………………………………….14 VII. Roma’da Mistik Hareketler…………………………………………………………………………….15 1. İsi Kültü……………………………………………………………………………………………..……..15 2. Mithras Kültü………………………………………………………………………………………..….16 - Mitraizm ve Hıristiyanlık:…………………………………………………...………………19 Ek: İnciller’e göre Hz. İsa’nın doğuşu…………………..……………………………………20 Sonuç:……………………………………………………………………………………………………………………………..22 Kaynakça:……………..…………………………………………………………………………………………………………23 2 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV Giriş Roma devleti yedi yüzyılı aşkın bir süre boyunca dünyayı şekillendirdi. Trajan döneminde, (M.S.115-117) yani devlet sınırlarının en geniş olduğu dönemde doğuda Mezopotamya ve Mısır, batıdaysa Britanya ve İber yarımadasına kadar uzanan bu medeniyet, doğuşundan batışına kadar birçok dönemden geçti. Bu dönemleri kısaca dörde ayırmak mümkündür. Krallar dönemi (M.Ö 753-509), Cumhuriyet Dönemi (M.Ö 509-M.S. 27), Sezarlar Dönemi (M.S 27-284), Geç Antik dönem (285- 6./7. Yüzyıl). Roma devleti M.S 476 yılında sona erdikten sonra kültürel mirası yedinci yüzyılda Bizans devletine intikal etmiştir. Roma devletinin birçok kültürü coğrafyasında barındırması aynı zamanda birçok farklı din mensuplarını da içerisinde bir araya getirdiğini gösterir. Nitekim Hint- Avrupa din unsurlarıyla Oryantal din unsurlarını aynı zamanda barındırmıştır. Bunun en önemli nedeniyse bilhassa son dönemlerine doğru Roma devletindeki hâkim olan çoğulcu yaklaşımdır. Peki, Roma dini diyebileceğimiz bir dini sistem var mıdır? Varsa bu din hangi nitelikleri taşıyordu ve neyden etkilenmişti? Bu sorular aynı zamanda Roma devletinin etkilediği Batı uygarlığının dinsel inanışlarına ve bu bağlamda özellikle Hristiyanlığa kadar uzanmaktadır. Binaenaleyh Roma devletinin başlangıç döneminden son dönemlerine kadar dini açıdan geçirdiği evreleri tetkik etmek, aynı zamanda kültürel mirasını daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır. 3 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV I. Roma’nın Kuruluş Efsanesi: Öncelikle Roma devletinin ana kalbi, merkezi ve tek odak noktası olan Roma şehrinin kuruluşuyla ilgili rivayetleri incelemek gerekir. Bazı antik yazarlara göre, Roma’ yı Aeneas kurmuştur. Aeneas Truva hanedan mensubu Ankhises ile aşk ve bereket tanrıçası Afrodit’in oğludur. Truva şehrinin istilasından babasını sırtına alarak, Prens Hector’un emanet verdiği ve sahibinin bir gün büyük bir uygarlık kuracağı kehanetiyle bilinen kılıçla kaçabilmiştir. Rivayetlere göre o, uzun ve meşakkatli bir deniz yolculuğundan sonra İtalya’da Laetium denilen bölgeye varır ve burada bir şehir kurmaya karar verir. Ancak bizzat Romalılar tarafından daha fazla tutulan hikâye farklıdır. Plutarch ve Halikarnassos’lu Dionysios’ un rivayetlerine göre Aeneas Roma’ yı kurmamıştır. Laetium’ daki yerli halk ile kaynaşıp Lavinia diye bir kadınla evlendi. İulius adlı oğlu Albalonga şehrini kurdu (İulius Caesar kendi soy seceresini buraya dayandırır). Silvius adlı oğlunun soyundan ise Numitor ve Amulius adlı iki kardeş krallık için savaştılar ve Alba kralı Numitor Amulius tarafından tahttan indirildi. Numitor’ un olası veliahtlarını da defetmek için oğullarını öldürüp 4 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV kızı Rhea Silva’yı Vesta rahibesi olmaya zorladı. Vesta tanrıçası hane ve ocağın bereket ve koruma tanrıçasıydı, sonraları Roma devleti onun adına Vestalia denilen Bayram günleri ihdas etmişti. Ona hizmet eden rahibelerin ömür boyu bakire kalmaları gerekirdi. Fakat savaş tanrısı Mars Rhea Silva’yı tapınaktan indirip ona tecavüz etti. Rhea bunun üzerine ikiz çocuklar Romulus ve Remus’u doğurdu ve onları bir sepetin içinde Tiber nehrine bıraktı. Kıyıya vuran sepeti bir dişi kurt (lupa capitolina) buldu ve onları emzirdi. Faustilus denilen bir çoban ikizleri buldu ve onları yanına alıp büyüttü. İkiz kardeşler büyüdükten sonra dedeleri Numitor tarafından tanındılar ve tahtı geri almasına yardım ettiler. Bunun üzerine Numitor onlara istedikeri yerde şehir kurmalarına izin verdi. Romulus Palatium tepesini seçerken kardeşi Remus Aventinus tepesini seçti, tanrıların hangi seçimi kutsadıklarını anlayabilmek için kuşların uçuşunu seyrettiler. Romulus 12 akbaba, Remus ise 6 akbaba görmüştü ve böylelikle kent Palatium’ da kurulacaktı ve bu onur Romulus aitti. Romulus bunun üzerine hemen işe koyuldu ve Palatium’un çevresine sabanla şehrinin projesini çizmeye başladı: surları, hendeği ve kapıları çizdi. Remus alaycı biçimde surların üstünden atlayınca, Romulus sinirlenip kardeşinin üzerine atladı ve onu öldürdü, zira bir şehrin surları kutsaldı. Romulus kardeşini katlederken şöyle haykırdı: ’’gelecekte benim surlarımı aşacak herkes işte böyle ölsün!’’1 Bu destan en azından şehrin kuruluş tarihi (M.Ö. 753) ve yeri açısından arkeolojik bilgilerle örtüşmektedir. Ancak mitsel olduğu da açıktır. Şehrin kurucusu Romulus’ un şeceresi iki hatta üç tanrıya dayanır: Afrodit, Aeneas (bir savaş sonrası tanrıların evi Olimp’e alındı ve tanrı ilan edildi) ve Mars. İkizlerin tıpkı Musa’da olduğu gibi nehre bırakılmaları da dikkat çekicidir. Bir hayvan tarafından korunup bir çoban tarafından büyütülmeleri kaderlerinin daha yüksek merciler tarafından çizildiği ve kutsandığını ifade eder. Eliade’ ye göre Romulus’ un Remus’u öldürmesi bir nevi insan kurbanıdır.2 Zira onun kutsal surların üzerinde kurban edilişi kentin 1 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi c.II, , s. 124, Kabalcı 2003, İstanbul 2 A.g.e. s. 124 5 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV mutlu geleceğinin teminatıdır adeta. Bu nedenlerden dolayı Eliade bu hikâyeyi Hint-Avrupa kozmogonileriyle irtibatlandırır. Daha sonraki dönemlerde, Romalı entelektüellerin devletin başına gelen felaketlere cevap ararlarken, kardeş katlini bir nevi ilk günah olarak nitelendirmeleri, onların Roma devletinde ilk dönemlerde hâkim olan arkaik din anlayışından nasıl uzaklaştıklarını gösterir. Romulus’ un kurduğu kent Latium’ un sürgünleri ve bölgenin çobanları tarafından iskân edilmişti. Halkının çoğalması için Romulus bir şenlik sırasında adamlarının Sabinli kadınları kaçırmalarına göz yumdu. Sabinler önce intikam almak isteseler de kadınlar aileleriyle adamların arasını buldular ve birçok Sabinli kente yerleşmiş oldu. Romulus siyasi yapıyı ortaya koydu, senato ve halk meclisini de ihdas etti. Sonra şiddetli bir fırtına içinde kayboldu ve halk onu (Aeneas’ ın hikâyesine benzer şekilde) tanrı ilan etti. Destanda Halk Meclisi (consilium plebis) ve Senato’nun (Senatus) Romulus tarafından kurulmuş olmaları, Roma’ daki siyasi yapının dokunulmazlığını temellendirmek için olabilir. Ayrıca Romalılar kendilerini bu şekilde Tanrıların istediği biçimde bir devlet yapısına sahip olan bir uygarlık olarak görüyorlardı. Romulus ’tan sonra Numa dinsel kurumların örgütlenmesine yoğunlaştı. Numa’ dan sonra Servus Tullius şehrin büyümesinden ve örgütlenmesinden sorumlu Kral olmuştu. Eliade ve kendisinin de alıntıda bulunduğu Georges Dumezil3 üç işlevli dinsel ideoloji hipotezinin bir örneğini de Roma’ nın kuruluşu mitinde tarihselleştirilmiş olarak bulur: İupiter tarafından korunan Romulus, savaş teknisyeni Etrüsk Lucomon ve kadınları ve zenginlikleri getiren Tatius ve Sabinliler.4 Bu anlayış sonraları Roma’nın ilk dönemlerde 3 Georges Dumezil: Fransız dinler tarihçisi ve sosyolog, Hint-Avrupa dinleri ve cemaatleri hakkındaki araştırmalarıyla temayüz etmiştir. Mitografya’ ya, özellikle skandinav cemaatlerinde topmulun işlevsel olarak üç sınıfa bölünmesi hipoteziyle, yaptığı katkılarla bilinmektedir. Hipotezi şöyle özetlenebilir: Toplum üç sınıfa bölünür: 1) Rahipler 2) savaşçılar 3) hayvancılar/çiftçiler. Bunlar aynı zamanda üç işlevli bir dinsel ideolojiyi ortaya çıkarıyorlardı : 1) Büyüsel ve hukuksal egemenlik işlevi 2) savaşçı gücün tarnılarının işlevi 3) bereket ve refah tanrılarının işlevi 4 A.g.e. c. I, s. 238 6 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV tapındığı üç büyük Tanrı’da da görülür: Iupiter, Mars, Quirinus. İlk işlevin ikiye bölünmesi diğer Hint-Avrupa dinlerinde görüldüğü gibi5, Romalılarda da görülür: Bir tarafta Romulus korkunç İupiter için tapımı kurar diğer taraftan Numa Fides Publica tapınağını kurar, iyi niyeti sağlayıp yeminleri kayeden tanrıçaya saygıyı zorunlu kılmış olur. Bu ikili ayrım Roma rahiplerine de yansır: Flamenler yasal rahiplerdirler ancak bunların yanı sıra kentte çıplak vaziyette ellerinde kırbaçlarla kadınları doğurgan kılmak için koşan Lupercuslar vardır. Sonuç olarak daha Etrüsk ve Yunan dinlerinin etkisinde kalmadan evvel, Roma dini başlangıç evresinde Hint-Avrupa dinlerine yakın durmaktadır diyebiliriz. Roma dinsel düşüncenin diğer yönleri de milli, ampirik, görselleştirişi ve siyasi olmalarıdır. Tarihselleştirme onların metafizik karşıtı eğilimini gösterir, nitekim onlar aynı zamanda tarihte olan şeylere dinsel ilgi göstermekteydiler ve pragmatizmlerinden dolayı da ileride tarihlerinde olacak şeyleri alametler ve ritüeller vasıtasıyla öğrenebilmeye merak salmışlardı. Erken dönem Romalılar anlayamadıkları tabiat olaylarında tanrıların fillerini görürler. Etrüsk etkisinin altında kalan Roma uygarlığı, bu filleri belli bir tabiat olayı terimi altında toplamaya başlar ve isimlendirilir. Böylelikle kendi işlev çerçevesiyle sınırlı kalan tanrılar oluşur. Örneğin Etrüsklerdeki yıldırım tanrısı Volta Jüpiter’ e dönüşür ve Roma’nın koruyucusu konumunu alır. Örnekten de anlaşıldığı üzere erken dönem Roma dinini daha iyi anlayabilmek için, Etrüsklerin dini inançlarını incelemek gerekmektedir. 5 Eski Hintlilerde Varuna-Mitra ikilisi: Varuna, saldırgan, karanlık, savaşçı hükümdar Mitra ise açık, iyi niyetli, sakin egemen tanrıdır. 7 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV II. Etrüskler ve Dini inançları Etrüskler tam olarak nereden geldikleri hala belli olmayan6 M.Ö. 8. Yüzyıl ile 1.yüzyıl arası orta İtalya’ da, Alplerin yamacında ve Toskana’ da yaşamış olan bir millettir. M.Ö 750 ile 250 yılları arası şehirlerarası antlaşma şeklinde bölgede hâkim kültürü oluşturmuşlardı. Roma’nın kuruluşundan itibaren genişlemesi Etrüsk hâkimiyetinin zayıflamasına ve tek tek şehirlerinin Roma hâkimiyeti altına girmesini beraberinde getirdi. Roma’daki dinsel hayat ve özellikle kırsal alandaki din anlayışı Etrüsk din anlayışı tarafından etkilendi. Etrüskler dindar bir millet olarak tasvir edilirler. Kendisini çeşitli türlerle gösteren genel bir tanrısallık inancı zamanla yunan etkisiyle birlikte antropomorfik tanrı tasvirleri olarak geliştirilmişti. Büyük Tanrı ve tanrıçalar antropomorfik bir surete kavuşurken, demonlar ve küçük tanrılar chtonik olma vasıflarını ve kişiliksiz olmalarını korumuşlardı. Etrüsklerin en ulu tanrısı Voltumna idi, , bitkilerin büyümesinden sorumlu olan tanrıydı. Tin isimli tanrı da önemli bir yere sahiptir, zira o yıldırımları atar ve baba figürüne benzer biçimde tasvir edilmişti, aynı zamanda o Romalılarda yunan etkisiyle birlikte Jüpiter adlı ulusal tanrıya dönüşmüştü. Onun eşi olarak tasvir edilen Uni, Romalılarda şehrin koruyucusuydu ve yunan tanrıçası Hera’ya benzetilerek Iuno adını almıştı. Baş tanrıların yanısıra birde küçük tanrılar vardı, arkaik toplumlarda her küçük iş için Tanrı vardı. Bu Tanrılardan bir kaçı sonraları Romalılar tarafından 6 Hitilerden oldukları varsayılmaktadır. 8 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı TUĞRUL KURT „ANTİK ROMA VE DİNSEL İNANÇLARI“ ÖDEV da adapte edildi, Larlar Manlar ve Penatlar ve Novensiles bilhassa ev tapımında önemliydiler. Etrüsk inancı bir nevi vahiy diniydi, Tanrılar isteklerinin nasıl bilineceğini topraktan çıkmış olan çocuk görünümlü bir ihtiyara bahşetmişlerdi. Bu düşünce aynı zamanda Etrüsklerde hâkim olan ahiret inancı ve determinizmle alakalıdır. Her şeyin tanrılar tarafından öngörülmüş olduğuna inanan Etrüskler, tanrısal iradenin keşfedilebilmesi için sırlar içeren kitaplara ( ’’libri acheruntici’’, ’’fulgurale’’ ve ’’agrimensores’’) sahiptirler. Bu kitapta hem yaşamın her alanını düzenleyen hem de genel ismiyle la disciplina etrusca olarak bilinen, kehanet ritüelleri vardır. Roma efsanesinde de geçen kuş seyri (auspicia), yıldırımların düştüğü yerlerin kutsal atfedilmesi (fulgurales) ve yeni kurban edilmiş hayvanın iç organlarını okuma (haruspicia) vardı. Bu kültler de Romalılar tarafından öylece adapte edildi.7 Etrüsk dininin Roma dini üzerindeki bir diğer etkisi ise, Tanrıların var olmalarının tek tezahürünün zamanı belirlenebilen filleri yapabilmeleri olduğudur. Numen olarak da bilinen bu olgu, hem Tanrısal filleri hem de Tanrı’nın kendisi için kullanılır. Eski Roma dini arkaik ve tarımsal olması ve ayrıca Etrüsk etkisi altında olması hasebiyle Tanrıların tasvirlerini tanımazdı, tasvir etme daha sonra Yunan etkisiyle ortaya çıkmıştır. Etrüsk ve dolayısıyla Romalı dini inanç sisteminde Tanrı’nın antropomorfik tasviri yoktu ve sadece kültler ve Tabiat işaretleri (kehanetler) vasıtasıyla anılabilirdi. Buna karşılık Yunan düşüncesi Tanrıları mitler ve kültsel imgeler yardımıyla tasavvur edebiliyordu.8 Sonuç olarak animistik dönemden sonra (numen) Romalılar Grek tanrılarıyla tanışmışlar ve mitolojik düşünceyi devralmışlardır.9 7 Mircea Eliade, a.g.e., s.137-139 8 Sabahat Atlan, Roma Tarihi’ nin Ana Hatları, s. 18, İstanbul Üniverstesi Edebiyat fakültesi No. 1529 9 Sabahat Atlan, a.g.e., s. 18 9 | 23 Prof. Dr. Ömer Fa ru k Ha rman , B at ıd a Din ler Ta ri h i Ç a lı şmala rı
Description: